Cumhuriyet Halk Partisi’nde 38. Olağan Kurultay sonrasında açılan ‘mutlak butlan’ ve ‘kayyum’ talepli davalar, Türkiye genelinde olduğu gibi Artvin'de de gündemin merkezine oturdu. İlk günlerde yalnızca Kemalpaşa, Borçka, Hopa ve Artvin Merkez ilçe başkanlarının açıklama yapması dikkat çekerken, diğer ilçe başkanlarının sessizliği özellikle ‘CHP Artvin Örgütünde Kayyum Sessizliği’ başlıklı haberimizin ardından bozuldu ve örgütlerden peş peşe açıklamalar gelmeye başladı.
Ancak bu açıklamaların geç yapılması, kamuoyundaki bazı soru işaretlerini gidermek yerine derinleştirdi. Özellikle CHP Artvin İl Başkanı Yusuf Orhan Atan’ın, 81 il başkanının 19 Haziran’da yaptığı ortak basın açıklamasını bugüne kadar kamuoyuyla paylaşmaması ve yalnızca yapılan haberin ardından sosyal medya hesabında paylaşması, parti içi refleksler açısından dikkat çeken bir zafiyet olarak değerlendirildi.
“Bir takım yerel medyanın kalemini silah gibi kullandığı bu olağanüstü günlerde” diyerek yapılan eleştirileri hedef alan Atan, ortak açıklamayı “NOKTA” diyerek paylaştı. Oysa ki bu açıklamanın içeriği, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla günler öncesinden tüm il başkanlarına ulaştırılmıştı.
İl Başkanı’nın açıklaması sonrası birçok ilçe başkanından da paylaşımlar geldi. Ancak bu açıklamaların bir kısmı hala eksik. Örneğin Arhavi İlçe Başkanlığı ve mevcut ilçe başkanı sürece dair herhangi bir paylaşımda bulunmazken, yalnızca eski CHP Arhavi İlçe Başkanı Sezer Çakmak sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla tepki gösterdi.
Çakmak, “CHP’ye kayyum atanması girişimleri, halkın iradesine açık bir darbe anlamına gelir” diyerek, bugünkü yargı müdahalelerinin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na kurulan kumpasla aynı zihniyetin ürünü olduğunu vurguladı. Çakmak’ın açıklaması, partinin bazı eski kadrolarının mevcut yöneticilerden daha güçlü refleks gösterdiğini ortaya koydu.
Benzer şekilde, CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın da sürece dair kamuoyuna açık bir açıklama yapmaması dikkat çekti. Partinin Meclis’teki temsilcisinin bu kritik dönemde sessiz kalması, özellikle genç seçmenler ve parti tabanında soru işaretlerine yol açtı.
İlçeler düzeyinde ise ilk güçlü çıkışı yapan CHP Kemalpaşa İlçe Başkanı Yoldaş Gümüşkaya olmuştu. Gümüşkaya, “Ne butlan olacak ne kayyum olacak” diyerek sürece en erken tepki veren isimlerden biri oldu. Bu çıkış, yalnızca örgütsel değil; politik olarak da anlamlıydı. Gümüşkaya, sürecin partinin iç işi olmanın ötesinde, doğrudan Türkiye’nin demokratik geleceğini ilgilendirdiğini vurguladı.
CHP Borçka İlçe Başkanı Hüseyin Merttürk ise “CHP halktır, kayyumla susturulamaz!” çıkışıyla dikkat çekmişti. “Ne mutlak butlan ne kayyum, kabul etmiyoruz. Red ediyoruz!” diyen Merttürk’ün açıklaması, Artvin’de örgüt refleksinin nasıl olması gerektiğine dair güçlü bir örnek sundu.
CHP Hopa İlçe Başkanı Şükrü Aydemir ise parti içi demokrasiyi hedef alan bu yargı hamlelerinin, yalnızca CHP’ye değil, demokrasiye de darbe niteliği taşıdığını belirtti. Aydemir, krizi fırsata çevirmeyi bilen bir parti olduklarını, kişisel hesaplar yerine ortak mücadele çağrısının öne çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Haberimizden sonra açıklamalar geldi. CHP Ardanuç İlçe Başkanı Erol Uygur da söz konusu davanın yalnızca siyasi değil, doğrudan halkın iradesine yönelik bir müdahale olduğunu belirtti. “Bu dava partimize değil, demokrasimize yöneliktir” diyerek yargı sopasıyla sindirme çabalarını kınadı.
CHP Yusufeli İlçe Başkanı Av. Eylem Polat Şen, yargının bir aparat haline getirildiğini söyleyerek, “Bu asılsız iddiaların bizim nezdimizde zerre kadar önemi yoktur” açıklaması yaptı. CHP’nin halkın umudu olduğunu belirten Şen, Ekrem İmamoğlu’na yapılan yargı operasyonlarıyla bugün CHP kurultayına kurulan tuzağın aynı kaynaktan beslendiğini ifade etti.
CHP Şavşat İlçe Başkanı Mehmet Bora Öztürk ise, “Kurultayın mahkeme kararıyla iptal edilmesini meşru görmek, yalnızca CHP'nin değil, tüm seçimlerin güvencesini ortadan kaldırır” diyerek, bu sürecin seçimsiz bir Türkiye'ye geçiş anlamına geldiğini vurguladı.
CHP Murgul İlçe Başkanı Mustafa Kemal Yılmaz ise, “Yolumuz Atatürk yoludur” diyerek, genel merkez ve Genel Başkan Özgür Özel’in yanında olduklarını belirtti.
CHP Artvin Merkez İlçe Başkanı Olgun Gümrükçü de kısa ama sert bir açıklamayla, “CHP savaş meydanlarında kuruldu, kimse bu çınara yargı vasıtasıyla ayar veremez” dedi.
CHP’nin önceki dönem Artvin Merkez İlçe Başkan Yardımcısı Ömür Uluköy de yaptığı açıklamayla sürece dair güçlü bir tavır ortaya koydu. “Değişim sürecinde neye inandıysak, bugün de aynı noktadayız” diyen Uluköy, partiyi halkla buluşturma mücadelesinin koltuk değil, yük taşıyanlarla verileceğini vurguladı. Uluköy, “Cumhuriyet Halk Partisi bugün umutla anılıyorsa, bunda en büyük pay Sayın Özgür Özel’indir” sözleriyle Genel Başkan’a desteğini dile getirdi.
Tüm bu açıklamalar, örgütün geç de olsa harekete geçtiğini gösterse de kamuoyunda hâlâ şu temel soru yanıt bekliyor: Neden en başta bu refleks gösterilmedi?
Zira CHP, halkçı ve mücadeleci kimliğiyle tanınan bir parti olmasına rağmen, Artvin gibi örgütlü yapının güçlü olduğu bir kentte dahi, ilk günlerde derin bir sessizlik yaşanması, tabanda hayal kırıklığı yarattı. Birçok partili bu sessizliği “temkinli duruş” değil, “örgütsel sorumluluktan kaçış” olarak nitelendirdi.
Açıklamaların zamanlaması ve kamuoyuna sunuluş biçimi, örgütün medya ile ilişki yönetimini de yeniden düşünmesi gerektiğini ortaya koydu. Zira bir il başkanının, kamuoyunun haberdar olması gereken ortak bir bildiriyi günler sonra ve yalnızca eleştiriler sonrası paylaşması, siyasi sorumlulukla bağdaşmayan bir durum olarak kayda geçti.
Bugün CHP’ye açılan kayyum ve butlan davaları, yalnızca bir genel başkanlık meselesi değil; doğrudan halkın sandık iradesine müdahale anlamına geliyor. Artvin’de geç de olsa yükselen bu sesler, parti içi demokrasi mücadelesinin hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Ancak bu sürecin örgütlere nasıl bir ders verdiği, esas olarak bundan sonraki kriz anlarında verilecek reflekslerde görülecek.