Hopa halkı, sloganlar eşliğinde yürüyüş yaparak doğa talanına karşı tepkisini dile getirdi.
Basın açıklamasını okuyan Dursun Ali Koyuncu, yaşam alanlarının maden ve enerji şirketlerine açılmasını hedefleyen yasa teklifine sert tepki gösterdi. Koyuncu, “Ülkemizin topraklarına, zeytinliklerine, meralarına, ormanlarına, su varlıklarına göz diken sermayenin işgal yasasına da, iklim kanununa da geçit vermiyoruz!” dedi.
13 Haziran’da TBMM’ye sunulan yasa teklifinin, 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’na sevk edildiğini belirten Koyuncu, muhalefet ve halkın görüşleri alınmadan, ekoloji örgütleri ve baroların dışlandığı komisyon sürecinde yasa teklifinin tek maddesi değiştirilmeden kabul edildiğini vurguladı. Teklifin, milli parklar, korunan alanlar, zeytinlikler ve ormanların madencilik ve enerji yatırımlarına açılmasının önünü açtığını belirtti.
Yasa teklifiyle ÇED süreçlerinin etkisizleştirildiğini, ormanların MAPEG’e devredildiğini, acele kamulaştırma kararlarıyla yurttaş mülkiyetinin gasp edilmek istendiğini ifade eden Koyuncu, teklifin “Süper İzin Yasası” adıyla sermayeye özel düzenlemeler içerdiğini, bu haliyle açıkça bir “işgal yasası” olduğunu belirtti.
Koyuncu açıklamasına şu sözlerle devam etti; “Köylülerin Meclis bahçesindeki oturma eyleminin ardından bazı temsilcilerin katılımına izin verildi ve komisyon öğleden sonra çalışmaya başladı. 26 saat aralıksız süren ve insani çalışma koşullarının hiçe sayıldığı komisyon toplantısında, iktidarın teklifi yıldırım hızıyla geçirme amacı gizlenemiyordu. Baroların, ekoloji örgütlerinin, Akbelen, Deştin, Eskişehir, Dersim ve diğer bölgelerden gelen yurttaşların itirazları ile muhalefet partilerinin önergeleri kabul görmedi; tamamen göz ardı edildi. Yandaş sektör temsilcileri ve sendikaların talepleri doğrultusunda iktidar milletvekillerince hazırlanmış yasa teklifi, tek bir noktası bile değiştirilmeden komisyondan geçirildi. Milli parkları, korunan alanları, sulak alanları, arkeolojik sitleri, özel çevre koruma bölgelerini, ormanları, kıyıları, meraları ve zeytinlikleri mevcut koruma statülerini hiçe sayarak maden ve enerji yatırımlarına açan bu teklifin, 24 Haziran, Salı günü Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi bekleniyordu. Ancak bugün yapılan bir son dakika değişikliği ile daha önce halkın yoğun tepkisi yüzünden Genel Kurul gündeminden geri çekmek zorunda kaldıkları İklim Kanunu Teklifi’ni bu hafta Mecliste yeniden görüşmeye açabileceklerine dair bilgiye ulaştık. Yasama iktidarın oyuncağı değildir. AKP-MHP iktidarı, sayısal çoğunluk olmalarının verdiği vurdumduymazlıkla yasa yapma süreçlerini hiçbir yasama geleneğine ve pratiğine uymaksızın, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirmektedir. Halkın ve muhalefet partilerinin görüş oluşturmasına, toplumsal müzakereye fırsat vermeyen baskın yasa teklifleri, komisyonlarda ve genel kurulda adeta rüzgar hızı ile geçirilmeye çalışılmaktadır. Meclis programı kamunun değil, iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda yine her türlü katılımı engelleyecek şekilde hayata geçirilmektedir. Ancak bu emrivaki yasama pratiği, halkın ve doğanın gerçek ihtiyaçlarını gözeten biz yaşam savunucularının politika yapma süreçlerine aktif katılım için gösterdiğimiz mücadeleye engel olamayacaktır. Anayasaya aykırı olan Torba Yasa teklifi, yaşam alanlarımıza, tarım alanlarımıza, doğal varlıklarımızın tamamına, suyumuza, toprağımıza, zeytinliklerimize ve en önemlisi küçük üreticilerin bağımsızlığına karşı planlanmış bir toprak gaspı yasasıdır.
Kanunun teklifi ile: Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) mevzuatı etkisiz hale getiriliyor. Şirketlere kolaylık olsun diye ÇED süreçleri kısaltılıyor. ÇED süreçleri şirketler yerine Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından yürütülüyor. ÇED kararı olmadan diğer izin ve ruhsatlar için başvuru yapılabiliyor. Ormanların şirketlere devri daha da kolaylaşıyor. Maden alanlarındaki ormanlar MAPEGʼne ücretsiz olarak devrediliyor. Milli Parklar, korunan alanlar, sit alanları, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları enerji ve madencilik yatırımlarına açılıyor. Zeytinlikler maden ve enerji şirketleri için kamulaştırılarak köylünün elinden alınıyor. Yatağan Termik Santralini işleten Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş. ile Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerini işleten Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. 'ye özel adrese teslim kanun çıkartılıyor. Koordinatları belirtilmek suretiyle Yatağan ve Akbelen bölgesindeki zeytinlikler yok edilerek, saha linyit madenciliğine açılıyor. Zeytinciliğin Korunması ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun'un değiştirilmesinin yolu açılıyor ve ülkedeki tüm zeytinlikler tehlike altına giriyor. Meralar enerji şirketlerine tahsis ediliyor. Acele kamulaştırma kararları ile özel mülkiyet hakkı ihlal ediliyor, köylünün tapusu gasp ediliyor. Kaçak enerji yatırımlarına imar affı getiriliyor. Şirketlere indirim kıyağına süre uzatımı getiriliyor. Kritik ve stratejik madenler için Cumhurbaşkanlığıʼna ve özel bir kurula yetki veriliyor.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na imar planı yapma ve inşaat ruhsatı verme yetkisi veriliyor. Ormancılık ve çevre korumadan sorumlu kurumlar yetkisiz kılınıyor, koruma sağlayan kanunlar etkisiz hale getiriliyor.
Yurttaşların tapularına rahatça el konulabilecek bir kara neoliberal düzenleme yapılıyor. Yerle bir edilen mülkiyet hakkıyla yasalar önündeki eşit yurttaşlık, tebalık seviyesine indiriliyor. Bu açıkça bir işgal yasasıdır. “Süper İzin Yasası” olarak lanse edilen kanun teklifi ile ÇED ve diğer izin süreçlerinin kısaltılmasının arkasında yatan amaçlardan birinin de, yerli şirketler için olduğu kadar, iktidarın Birleşik Arap Emirliği, Çin gibi ülkelerle yaptığı enerji anlaşmaları doğrultusunda bu ülkelerin şirketlerine verilmiş taahhütler olduğu anlaşılıyor. Kanun teklifinin gerekçesinde “yerli ve milli” yatırımlara destek olunacağı belirtilse de aslında emperyalist bir sömürü yasası olduğu gerçeği de ortadadır. İktidar bu kanun teklifi ile yurttaşa, en temel insan haklarına ve doğaya adeta savaş ilan etmiştir. Kanun teklifinin tek bir maddesi bile kabul edilemez. Kesinlikle geçit vermeyeceğiz! İşgal, talan ve sömürü kanun teklifini geri çektireceğiz! Toprağımızı vermeyeceğiz” dedi.
“İklim Kanunu Da Torba Yasa Da Sermayenin Yasalarıdır”
Koyuncu, “İktidarın apar topar Meclis gündemine yeniden sokmaya çalıştığı İklim Kanunu da tıpkı 10 gündür kamuoyunda tartışılan Torba Yasa gibi sadece ve sadece sermayenin ihtiyaçlarını gözeten bir tekliftir. İklim Kanunu ile getirilmek istenen düzenlemeler iklim acil durumuna çözüm olacak, somut politikalar değil, sermayenin iklim krizindeki sorumluluğunu adeta gizlemeye yönelik, sermaye tarafından yapılması gerekli acil yatırımları geciktiren düzenlemelerdir. Toplumu iklim krizinin getireceği ağır maliyetlere hazırlamaya, doğal varlıkları iklim krizine karşı dirençli hale getirmeye yönelik somut politikalar içermeyen bir ticaret yasasıdır. İklim Kanununun derhal ve tamamen Meclis gündeminden geri çekilmesi ve halkın ve doğanın yararına bir kanununun hazırlanması gerekmektedir. Doğa yıkımı getiren ve halkın sömürüsüne yönelik tüm yasaların karşısında olacağız. Biz, yurttaşlar olarak Torba Yasa teklifinin de İklim Kanunu teklifinin de Meclis’ten geri çekilmesini talep ediyoruz. Doğayı metalaştıran, halkı yoksullaştıran ve mülksüzleştiren her tür yasa girişimine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.