Zeytin ağaçlarının kıyımının önünü açacağı gerekçesiyle eleştirilen, enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan torba kanun teklifi, yaklaşık 26 saat süren görüşmelerin ardından TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi. Kamuoyunda “Süper İzin” olarak anılan teklif, özellikle zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açması nedeniyle ekoloji örgütlerinin sert tepkisini çekti.
Torba yasa teklifinin komisyondan geçmesinin ardından çevre mücadelesi yürüten örgütler harekete geçti. Yeşil Artvin Derneği, Ordu, Giresun, Rize ve Artvin çevre örgütleri ile birlikte 22 Haziran 2025 Pazar günü Trabzon’da ortak bir basın açıklaması gerçekleştireceklerini duyurdu. Toplanma saati 18.00 olarak belirlenen açıklama için yurttaşlar Trabzon Kahramanmaraş Caddesi’ndeki Koton mağazası önünde toplanacak. Basın açıklaması ise Trabzon Meydan Parkı’nda yapılacak.
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, torba yasaya karşı yapılacak açıklama öncesinde şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yasa yapıcılar bir kez daha doğanın ve halkın sesini değil, sermayenin çıkarlarını dikkate aldı. Bu torba kanun teklifi, yalnızca zeytinlikleri değil, aynı zamanda meraları, orman alanlarını ve biyolojik çeşitliliği de tehdit ediyor. Bu düzenlemeyle çevresel etki değerlendirmesi süreçleri sulandırılıyor, ruhsat izinleri dört ay içerisinde verilemezse otomatik olarak verilmiş sayılıyor. Dahası, ÇED sürecinin devre dışı bırakılması gibi uygulamalarla doğa koruma mekanizmaları işlevsiz hâle getiriliyor. Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne verilen yetkilerle artık ormanlarımızda kimin ne yapacağına bir avuç bürokrat karar verecek. Bu, yerel halkın söz hakkının tamamen yok sayılmasıdır.
Zeytin ağaçlarının taşınabilir bir meta gibi görülmesi, bu yasayla birlikte yasal zemine oturtulmaya çalışılıyor. Oysa ki zeytin bir ağaçtan çok daha fazlasıdır; kadim bir kültürün, bir yaşam biçiminin temsilcisidir. Bu yasayla, ‘kamu yararı’ bahanesiyle zeytinlikleri yerinden söküp maden sahalarına kurban etmek mümkün hâle geliyor. Üstelik bununla da yetinilmiyor; mera alanlarının yenilenebilir enerji yatırımları adı altında ÇED raporu aranmaksızın kullanılmasına kapı aralanıyor. Bu, özellikle hayvancılıkla geçinen köylüler açısından büyük bir yıkım olacak.
Bir başka tehlike de yerel yönetimlerin yetkilerinin gasp edilmesidir. İmar planı onayları, yapı ruhsatı ve kullanım izinlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na devredilmesi, yerel demokrasinin altını oymaktır. Bakanlık, yerel halkın bilgisi ve onayı olmadan projelere imar izni verebilecek. Bu kabul edilemez bir durumdur.
Bizler, Karadeniz’in dört bir yanından çevre örgütleri olarak bu torba yasaya karşı bir araya geliyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu yasa, yalnızca bugünü değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Doğal varlıklarımızı, yaşam alanlarımızı, kültürel değerlerimizi korumak için sesimizi yükseltmekten vazgeçmeyeceğiz. 22 Haziran’da Trabzon’da buluşuyoruz. Tüm doğa ve yaşam savunucularını, çocuklarının geleceğini düşünen herkesi ortak mücadeleye çağırıyoruz. Artık yeter! Bu toprakların, bu ağaçların, bu derelerin de hakkı var. Bizi yok sayanlara karşı sesimizi yükseltmek boynumuzun borcudur.”
Torba yasa teklifinin kabul edilen maddeleri arasında özellikle zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasına ilişkin düzenlemeler dikkat çekiyor. Ruhsatlı maden faaliyetlerinin zeytinliklerle çakışması durumunda, zeytin ağaçlarının taşınması veya eşdeğer alanlarda yeniden dikilmesi öngörülüyor. Ancak uzman görüşü alınarak zeytin sahası tesis edilse bile, zeytinliklerin taşınamayacak bir ekosistem olduğunu savunan çevre örgütleri bu maddeye tepki gösteriyor.
Ayrıca, Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerle izin süreçlerinin hızlandırılması, rehabilitasyon yükümlülüklerinin yeniden düzenlenmesi ve MAPEG’e geniş yetkiler verilmesi, doğa tahribatını artıracağı gerekçesiyle eleştiriliyor. Rüzgar ve güneş enerjisine dayalı projelere yönelik teşvik ve izin süreçlerinin sadeleştirilmesi adı altında getirilen maddeler de, biyolojik çeşitliliğin ve özellikle orman alanlarının korunmasını zorlaştıracağı endişesine yol açıyor.
Torba yasa, yatırım süreçlerini hızlandırmak amacıyla hazırlansa da, çevresel denetimlerin azaltılması, yerel yönetimlerin yetkilerinin budanması ve kamu yararı kavramının keyfi bir şekilde kullanılması nedeniyle büyük tepki çekiyor. Çevre örgütleri, bu düzenlemelerin geri çekilmesi için mücadelenin büyütüleceğini belirtiyor.