Eğitimden hukuka, demokrasiden sağlığa, ekonomiden çalışma yaşamındaki kazanımlara kadar Cumhuriyet’in tüm taşıyıcı kolonlarının ağır biçimde tahrip edildiğini ve Türkiye bu tahribatın gölgesinde tarihin en kritik seçimlerinden birine yaklaştığını söyleyen Yılmaz, “Önemli kamu işletmelerinin bir bir özelleştirilip halkın öz sermayesinin büyük ölçüde elinden alındığı; çiftçinin, köylünün desteklenmeyerek dışa bağımlılığın arttığı, emekçinin alın terinin günden güne ucuzladığı; halk yoksullaşırken iktidar ve yandaşlarının orantısızca zenginleştiği, kamuda liyakatin, devlet yöneticiliğinde tarafsızlığın rafa kalktığı; yargının iktidarın sopasına, en temel yurttaşlık haklarımızın kısıtlandığı; kuvvetler ayrılığının yerine her şeye tek bir adamın karar verdiği, OHAL başta olmak üzere antidemokratik uygulamaların kalıcı ve keyfi hale geldiği; Cumhuriyet kurulurken kapatılan tekke ve zaviyelerin hortla(tıl)mış hali olan tarikatların sırtının sıvazlandığı, muhalefet eden herkesin hain ilan edilip hedef gösterildiği, 20 yıllık tek parti yönetiminin ardından, Türkiye önümüzdeki seçimde nasıl bir ülkeye dönüşeceğini seçecektir” dedi.

Koyuncu’ya 74 Gün Sonra İddianame Koyuncu’ya 74 Gün Sonra İddianame

Eğitim-İş olarak, seçim öncesinde eğitimdeki tabloyu bir kez daha özetlemeyi vazife saydıklarını ifade eden Yılmaz, “Son 20 yıla; eğitimdeki piyasalaşmanın ve gericiliğin dozunun artırılması, vakıf/dernek maskesi takmış tarikatların protokoller aracılığıyla eğitime sirayet ettirilmesi, karma eğitim karşıtı gerici uygulamalar, ikili eğitim ve taşımalı eğitim garabetlerinin artarak sürdürülmesi, yetersiz derslik sayısından kaynaklanan kalabalık sınıflar, Anayasal bir hak olan eğitimin ayrılmaz parçaları olan beslenme, barınma ve ulaşım gibi ihtiyaçların görmezden gelinmesi, tepe taklak giden ekonomi nedeniyle eğitim masraflarının korkunç derecede artması, okul kantinlerinde çocuklarımızı günde bir simit bile alamayacak hale getiren yüksek fiyatlar, çok fazla çocuğumuzun örgün eğitimin dışına itilmesi, okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmaz ve ücretsiz hale getirilmezken sibyan mektepleri açılarak çocuklarımızın vakıf ve dernek maskesi takmış tarikat ve cemaatlere yönlendirilmesi, eğitimin ayrılmaz parçaları barınma, beslenme, ulaşım hakkı sağlanamadığı için milyonlarca gencimizin eğitime ulaşamaması ve eğitim hakkından mahrum kalmaları, eğitimde köleliğin adı olan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarının sürdürülmesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlerin ayrıştırılması, kadrolu yerine sözleşmeli ve ücretli personel istihdam edilmesi, MEB’in yatırım bütçesinin Diyanet İşleri Başkanlığı kadar dahi önemsenmemesi damgasını vurmuştur. Sınav odaklı olmasını eleştirdiğimiz eğitim sistemi, artık kendi odağı konusunda bile cevap verememekte, öğrencileri sınava bile hazırlayamamaktadır. Son yıllardaki YKS ve LGS’ler ortaya koymaktadır ki gençler bu sistemde kendi dillerini ve mantık yürütmenin belkemiği olan temel pozitif bilimleri bile öğrenememektedir. Millet bahçesi yapar gibi ‘Her ile bir üniversite2 diye çıkılan yolda üniversiteler liseleşmiş; diplomalı işsizlik artmıştır” diyerek üniversite yönetimlerinin yandaşlık esasına göre tepeden inme şekilde belirlenmesin,n zihin üretimini doğrudan baltaladığını, ülkenin köklü üniversiteleri dahi dünya listelerine girememeye başladığının altını çizdi.

Türkiye’nin bu seçimde, 20 yılda zaten birçok yerinden çatlayan bu köprünün yıkılacak mı yoksa onarılacak mı olduğuna karar vereceğini, yurttaşların kendi çocuklarının ve hatta torunlarının geleceğini oylayacaklarını dile getiren Yılmaz, “Bizler; sınıf bilinciyle emeğimize, ulus bilinciyle ülkemize, yurttaş bilinciyle Cumhuriyetimize sahip çıkmak için...Ülkemizin var olan tüm zenginliklerinin, her bir vatandaşımıza adilce dağıtılması için…Ötekileştirmelerin, ayrıştırmaların son bulması, birlik, beraberlik ve kardeşlik kavramlarının öne çıkması için…Ülkemizin maddi manevi tüm değerlerinin ortak zenginliğimiz olduğu bilinciyle sahiplenilmesi için…Demokratik, özgür, ulusal, parasız, nitelikli ve karma eğitim için...Laik, bilimsel ve kamusal eğitim için... ‘Her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm diyen ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı tek adam zihniyetine son vermek için…Barış içinde birlikte yaşamaya, demokrasiye, hak ve özgürlüklere, adalete, insanca yaşama yanihayata oy vereceğiz” dedi.

Ayşe ÖZDER

Editör: Haber Masası