Kamu emekçileri, insanca yaşanacak ücret talebini yükseltmek için bugün iş bırakarak meydanlarda seslerini yükselttiler. KESK, Hürriyetçi Sendikalar, Birleşik Kamu-İş, Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları ve Asim-Sen Hopa parkında bir araya gelerek “İnsanca bir yaşam için iş bırakıyor, ‘sefalet zammı’ değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz!” ifadelerine yer verdiler.

Gerçekleşen basın açıklamasında kamu emekçileri “TÜİK yalanı emekçinin düşmanı”, “istikrar dediler emekçiyi yediler”, “sermayeye değil emekçiye bütçe”, “insanca yaşamak istiyoruz”, “asgari değil insanca yaşam” sloganları atarak tepki gösterdiler.

Tır kuyruğu devam ediyor Tır kuyruğu devam ediyor

Basın açıklama metninin okuyan Birleşik Kamu-İş Temsilcisi Engin Dursun, emeklerinin değersizleştirilmesine, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmelerine ve insanca yaşam haklarının yok sayılmasına karşı alanlarda olduklarını söyledi. TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeklerle uyuşmadığını belirten Dursun, “Çarşıdaki ve pazardaki artan fiyatlar temel ihtiyaçlarımızı karşılamayı neredeyse imkânsız hale getirmiştir. 2025 yılına kamu emekçileri ve emeklilere reva görülen %11,54’lük sefalet zamları, asgari ücretteki %30’luk artış ve işçilere yapılan %15,75’lik yetersiz zamlarla girdik. Kira artışları barınma hakkımızı tehdit ederken, temel tüketim maddelerindeki fahiş fiyatlar hayatımızı zorlaştırmakta; adaletsiz vergi sistemi ise emeğiyle geçinenlere yük olurken sermaye sahiplerine ayrıcalık tanımaktadır. Cumhurbaşkanı'nın "fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin" çağrısı, halkın yaşam mücadelesini görmezden gelen ve bir avuç ayrıcalıklı azınlığın halktan ne kadar kopuk olduğunu ortaya koyan bir açıklamadır. Sayın Erdoğan’a soruyoruz: Elimizde bir simit, bir bardak çayla daha neyi boykot edelim? Elektrik faturasını mı, çocukların eğitim masraflarını mı, market reyonlarını mı, ulaşımı mı? Halkın gerçeklerini hiçe sayan bu tür açıklamaları kabul etmiyor, yaşam koşullarımızı iyileştirmek için sorumluluk almayanları gerçekleri görmeye ve harekete geçmeye davet ediyoruz!” dedi.

Iş Bırakma (5)

“ Kamu Emekçileri Toplumun Omurgasını Oluşturmaktadır”

Dursun, emeklerinin hakkını ve insanca yaşam koşullarını talep ettiklerini vurgulayarak, “İş yerlerinde alın teri döken biz emekçiler, enflasyon altında ezilirken sermaye her geçen gün daha fazla kâr ediyor; vergi yükü büyük ölçüde omuzlarımıza yıkılırken zenginlerin borçları silinmekte, kamu kaynakları halkın ihtiyaçları yerine sermaye ve yandaş projelere aktarılmaktadır. Temel tüketim maddeleri ve kiralara yapılan zamlar geçim koşullarımızı ağırlaştırırken alım gücümüz hızla düşmekte, siyasi iktidar işçileri, kamu emekçilerini ve emeklileri sefalete mahkûm eden politikalarıyla emeğimizi değersizleştirmektedir. Türkiye’de emeğiyle geçinenleri hedef alan adaletsiz vergi sistemi ve sermaye kesimine tanınan ayrıcalıklara itiraz ediyor, emeğimizin hakkını ve insanca yaşam koşullarını talep ediyoruz!     Kamu emekçileri, toplumun omurgasını oluşturmaktadır. Eğitimden sağlığa, altyapıdan sosyal hizmetlere kadar birçok alanda görev yapan emekçiler, ekonomik kriz karşısında ezilmek istemiyor. Enflasyon karşısında eriyen maaşlarımız, çocuklarımızın geleceği için duyduğumuz endişeyi daha da artırmaktadır. İnsanca yaşam, sadece ekonomik bir talep değil, aynı zamanda insan haklarının gereğidir. Türkiye’deki vergi sistemi, emeğiyle geçinenler aleyhine işlemekte, ücretli çalışanlar gelir vergisi dilimlerinin artışı nedeniyle yıl içinde daha fazla vergi ödemek zorunda kalırken sermaye kesimi vergi avantajlarından yararlanmaktadır. Kamu emekçilerinin yılın başında aldığı ücret, kısa sürede vergi dilimlerinin etkisiyle erimekte ve alım gücü hızla düşmektedir. Adil bir vergi sistemi, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını; düşük gelirli kesimlerin yükünün azaltılmasını ve servet vergisinin hayata geçirilmesini gerektirir. Talebimiz nettir: Ücretli çalışanların gelir vergisi dilimi %10’a sabitlenmeli ve temel ihtiyaç maddelerindeki dolaylı vergiler kaldırılmalıdır” ifadelerine yer verdi.

Iş Bırakma (2)

“Artık Yeter! Emekçisi, emeklisi geçinemiyoruz!

KESK adına basın açıklama metinin okuyan Zeliha Yıldırım, kamu emekçilerinin maaşlarının büyük bir kısmını oluşturan ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmamasının emeklilikte ciddi bir gelir kaybına yol açtığını ifade etti.

Asgari ücret ve kamu emekçi maaşlarının gerçek enflasyona oranına göre değerlendirilmesi ve ek ödemelerin emekli maaşlarına yansıtılarak adaletsizliğin giderilmesine değinene Yıldırım, “Artık tükendik! Hakkımız olanı talep etmek için buradayız. Kamu emekçilerinin maaşlarının büyük bir kısmını oluşturan ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmaması, emeklilikte ciddi bir gelir kaybına yol açmakta ve yıllarca kamu hizmetinde çalışan emekçileri “açlık sınırının altında” bir yaşama mahkûm etmektedir. Enflasyon karşısında eriyen maaşlar, temel ihtiyaçları karşılayamaz hale gelirken, gıda, konut, ulaşım ve enerji zamları tarihin en hızlı yoksullaşma sürecine neden olmuştur.  Asgari ücret ve kamu emekçisi maaşları yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmeli, maaş artışları Erdoğan-Şimşek programına göre değil, gerçek enflasyon oranına göre yapılmalı; ek ödemeler emekli maaşlarına yansıtılarak bu adaletsizlik derhal giderilmelidir. Tek adam rejimi olarak tanımladığımız bu siyasal düzende, emekçiler evrensel haklara uygun bir toplu sözleşme yasasından yoksun bırakılmakta, sefalet zamlarına sarı sendikalar eliyle mahkûm edilmekte ve zamlar tek adamın siyasal ulufe yöntemine terk edilmektedir. Grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme süreci, kamu emekçilerinin iradesini yansıtmaktan uzaktır ve grevli toplu sözleşme hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır. 

  Gerçek demokrasinin tesisi, insan hakları ve özgürlüklerin güvence altına alınması, toplumsal barışın inşası ve refahın artması için kamu emekçileri olarak yoksulluğa ve güvencesizliğe sürükleyen politikalara karşı güçlerimizi birleştiriyor, emeğimizin karşılığını almak ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak için sesimizi yükseltiyoruz. Bugün işyerlerimizde iş bırakıyor ve siyasi iktidarı uyarıyoruz: Çünkü geçinemiyoruz! Artık sessiz kalma zamanı değildir. Bugün üretimden gelen gücümüzü kullanarak, 1 (bir) günlük iş bırakma eylemini gerçekleştiriyoruz. Bu, yalnızca kamu emekçilerinin değil, toplumun her kesiminin mücadelesidir. Bu mücadele, insanca bir yaşam, adil bir gelir dağılımı ve halkın refahını önceleyen bir düzen içindir” şeklinde konuştu.

“Asgari ücret insan onuruna yaraşır bir seviyeye yükseltilmelidir”

Yıldırım, en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üzerinde olunmasını talep ederek “ En düşük memur maaşı 79.000 TL’ye çıkarılmalıdır. Asgari ücret İnsan onuruna yaraşır bir seviyeye yükseltilmelidir. Vergi adaleti sağlanmalı, Ücretli çalışanların vergi dilimi %10’a sabitlenmelidir. Temel ihtiyaçlara uygulanan dolaylı vergiler kaldırılmalıdır. Kadın emekçiler desteklenmeli, İşyerlerinde ücretsiz kreşler açılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği güçlendirilmelidir. Liyakat esaslı istihdam sağlanmalıdır. Kamu kurumlarında mülakat uygulamasına son verilerek liyakat esas alınmalıdır. Kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır. Eşit işe eşit ücret verilmeli, çalışanlar arasında adil ücret dağılımı sağlanmalıdır. Seyyanen zamlar ve ek ödemeler emekli maaşlarına yansıtılarak insanca bir emeklilik temin edilmelidir. Metropollerdeki kira krizine çözüm olacak şekilde güncel verilere uygun kira yardımı sağlanmalıdır. Kamu kaynaklarının halk için kullanılmalıdır Kamu kaynakları müşteri garantili projeler yerine halkın ihtiyaçları için kullanılmalıdır. Bağımsız kamu emekçileri konfederasyonlarının söz sahibi olduğu, grevli ve gerçek bir toplu sözleşme düzeni kurulmalıdır. Rant, faiz ödemeleri ve sermaye teşvikleri yerine, halk için toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe oluşturulmalıdır. Bu taleplerin karşılanmaması durumunda, örgütlü mücadelemizi ve dayanışmamızı büyüteceğimizi, ülkenin tüm meydanlarında eylemlerimize devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Birleşe birleşe kazanacağız. Yaşasın örgütlü mücadelemiz” dedi.

Iş Bırakma (3)Iş Bırakma (1)

Editör: Ümran Kara