Oruç tutan kişilerin yaklaşık 12 saat açlık ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Diyetisyen Gizem Tekin, bu açlık süresi içinde kan şekerinin düştüğünü aktardı.
Tekin, “Eğer kişiler sahura da kalkmıyor ise kan şekerinin düşüşü günün erken saatlerinde başlar ve daha düşük değerlere ulaşır.” dedi.
İftarda ve sahurda birdenbire ve çok fazla yemekle mideyi doldurmamak gerektiğini kaydeden Tekin, “Ani mide gerginliği hem tansiyon yükselmesine hem de insülin gibi kan şekerini dengeleyen hormonların hızlı salgılanmasına yol açar. Azar azar ve iyi çiğneyerek yemek yenilmelidir. Tatlı tercihlerinizi sütlü tatlı olarak yapın. Haftada 2 kez sütlü tatlı tüketip diğer günlerde meyve veya kuru meyveyi tatlı olarak kullanın. Yemeklerin seçiminde çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınmak gereklidir. Bunların yerine hazmı kolay, mide-barsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve selüloz içeren sebze, meyve ve kepekli ekmek tercih edilmelidir. Yetişkin bir insanın yaklaşık 1,5 -2 litre su içmesi gerektiğinden sıvı alımına çok dikkat edilmelidir. İftar bir çorba ile açılmalı ve bir süre ara verdikten sonra yemeğe geçilmelidir. İftara su, çorba, peynir, zeytin, hurma veya kuru kayısı ile hafif başlanmalıdır.” dedi.
“Oruç bir zayıflama yöntemi değildir”
Hareket azlığının, metabolizma hızının yavaşlamasının kilo vermeyi zorlaştırmakta olduğunu aktaran Tekin, “Şişmanlık sorunu olan kişilerin bu dönemi bir diyet fırsatı olarak görmesi yanlıştır. Oruç tutmak ile kilo verilmez. Gün boyu aç kalmak metabolizma hızını yavaşlatarak alınan besinlerin yağ haline gelmesini kolaylaştırır. Bu durum kilo artışına sebep olur. Ramazan’da kişiler hareketsiz kalmaya meyillidirler. Kendilerini yormamak için yürüyüş, koşma gibi aktiviteleri bilinçaltından yapmak istemezler. Bu sebeple Ramazan ayında yeterli ve dengeli yemeye özen göstermeyenler, az ve sık beslenmeyenler bu ayı kilo alarak bitirirler.” şeklinde konuştu.