MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye’de örgün eğitimde 17,5 milyon öğrenci bulunuyor. Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu/okulu içinde devlete ait kurum/okul sayısı 60 bin 734 (yüzde 81) iken, özel okulların sayısı 14 bin 281(yüzde 19).
Okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 887 bin 296 (yüzde 80), özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 578 bin 233 (yüzde 8); Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654(yüzde 12).
Türkiye çapında devlet ve özel okullarda toplam 1 milyon 154 bin 343öğretmen görev yapıldığı belirtilen istatistikte öğretmenlerin 450 bin 616’sı erkek, 698 bin 585’ikadındır. Devlet okullarında çalışan öğretmenlerin yüzde 41’i (402 bin 351) erkek, yüzde 59’u (566 bin 955) kadın.
Eğitim kademelerine göre okullaşma oranlarına bakıldığında eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında örgün eğitim 12 yıla çıkarılmasına rağmen, okullaşma oranları açısından hedeflerin çok gerisinde kalındığı görüldüğünü belirten Gümüş, “Okullaşma oranları açısından son on yılın en dikkat çekici özelliği ilkokulda okullaşma oranının yüzde 98,86’dan yüzde 93,85’edüşmesi, ortaokulda okullaşma oranının yüzde 93,09’dan yüzde 91,21’e gerilemesidir. Bölgesel eşitsizlikleri ve cinsiyetler arası eşitsizlikleri okullaşma oranlarındaki değişim üzerinden daha net görmek mümkündür. Okullaşma oranları dikkate alındığında özellikle okulöncesi ve ilkokul açısından Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Orta ve Doğu Karadeniz illerinin önemli bir bölümü Türkiye ortalamasının oldukça altındadır” dedi.
MEB verilerine göre, 4+4+4 uygulanmadan önce, 2011-2012 eğitim öğretim yılında, 25 bin 172 okul öncesi eğitim kurumu ve bu kurumlarda 1 milyon 59 bin öğrenci varken, 4+4+4 uygulamasının ilk yılında, okula başlama yaşının 60-66 aya düşürülmesi nedeniyle, okul sayısı bin 616 azalışla 23 bin 556’ya, öğrenci sayısı ise 953 bine geriledi.
Gümüş yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere, eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir.
Eğitim sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşması ve herkes için nitelikli olmasının en önemli ön koşullarından birisi eğitimin ayrım gözetmeksizin herkes için temel bir insan hakkı olmasının yanı sıra bir ‘kamu hizmeti’ olarak görülmesinden geçmektedir. Eğitimin temel bir insan hakkı olduğu, bu nedenle, herkesin eğitim hakkına erişiminin sağlanmasını ve eğitim süresince eşit koşullarda yararlanabilmesi için kamusal olması şarttır.
Çocuklara, engellilere, farklı kimlik ve inanç gruplarını dışlamadan, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı eğitim olanaklarının yaratılması ve geliştirilmesi, herkes için güvenli, şiddete dayalı olmayan, kapsayıcı ve etkili öğrenme ortamlarının oluşturulması ancak nitelikli eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması ile mümkündür.
Hükümetler, herkese nitelikli eğitim hakkı yaklaşımı çerçevesinde eğitime hem politika belirlemede hem de uygulamada öncelik vermek zorundadır. Bütün kız ve erkek çocuklarının ücretsiz, hakkaniyetli ve nitelikli bir eğitim sistemi içinde yetiştirilmesi temel hedef olarak belirlenmeli ve her ülke bu konuda üzerine düşen sorumluluğu eksiksiz yerine getirmelidir. Herkes için nitelikli eğitim ancak bu şekilde hayata geçirilebilir.
4+4+4 düzenlemesinin üzerinden 10yıl geçmiş olmasına ve MEB’in ‘okul öncesi eğitim zorunlu olacak’ açıklamasına rağmen,2022/’23eğitim öğretim yılsonu verilerine göre, resmi okul öncesi eğitim kurumu sayısı 26 bin 539(6.300 resmi anaokulu, 20 bin 239 anasınıfı), öğrenci sayısı ise 1 milyon 681 bin705’tir. 4+4+4 öncesinde (2011-2012 eğitim öğretim yılı) resmi okulöncesi eğitim kurumu sayısı 25 bin 172 iken, aradan on yıl geçmiş olmasına rağmen, bir arpa boyu yol alınamamış olması düşündürücüdür.
Türkiye’de özel okul sayısının en çok olduğu eğitim kademesi okul öncesi eğitimdir. 2022/’23eğitim öğretim yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren 14 bin 281 özel okulun 6 bin 528’i (yüzde 46’sı) özel okul öncesi eğitim kurumudur.
Eğitim sürecinin en önemli kademelerinden birisi olan okul öncesi eğitimde Türkiye, OECD ülkeleri içinde son sıradaki yerini korumaktadır. Hükümet daha önce okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirileceğini açıklamasına rağmen, 4+4+4 ile birlikte bu hedefinden vazgeçmiş ve diğer eğitim kademelerinde olduğu gibi okul öncesi eğitimde de özel öğretimi teşvik edici, velileri özel okul öncesi öğretim kurumlarına yönlendiren adımlar atmıştır. Bu adımların sonucunda, MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre,2022/’23eğitim öğretim yılı sonu itibariyle özel okulöncesi eğitim kurumlarının toplam içindeki payı ciddi anlamda artmıştır.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce MEB verilerine göre açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken, 4+4+4 sonrasında hızlı bir artış seyri yaşanmış ve 2022/’23eğitim öğretim yılı sonu itibariyle açık ortaokuldaki öğrenci sayısı 337 bin 174 (önceki 171 bin 943);açık öğretim lisesindeki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480 (önceki 1 milyon 566 bin 255)olmuştur. 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle toplamda 2 milyon 108bin 302 öğrenci örgün öğretimin dışında yer almakta ve açık öğretimde okumaktadır.
Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısındaki artışın temel nedeni temel eğitimden ortaöğretime geçiş sistemi nedeniyle istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmalarıdır. Özellikle son yıllarda MEB’in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden olmuştur. Açık liseye giden öğrenci sayısındaki artışın bir nedeni de lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavına hazırlanmak için kayıtlarını açık liseye aldırmış olmalarıdır.”
Ali Eray ÇELİK