Artvin Belediyesi'nde, bir önceki belediye başkanı Demirhan Elçin döneminde, yerel seçimlere kısa süre kala alınan çalışanlar üzerinden başlayan kriz, aradan bir yıl geçmesine rağmen hâlâ çözülebilmiş değil. Yerel seçimlerden galip çıkan mevcut Belediye Başkanı Bilgehan Erdem, göreve geldiği süreçte bu çalışanlarla yaptığı görüşmelerde işten çıkarma olmayacağını açıklamış, maaşların da asgari ücret seviyesinde belirleneceği yönünde bir anlaşmaya varılmıştı. Ancak geçen zaman içinde yaşanan gelişmeler, bu sözlerin sahadaki karşılığının tartışmalı hale geldiğini gösteriyor.
Kentte yayılan söylentilere göre, "Eşit işe eşit ücret" ilkesi ihlal edilmiş durumda. Aynı pozisyonda görev yapan bazı çalışanların maaşlarında artış yapılırken, bazı çalışanların ücretlerinde hiçbir değişiklik yapılmaması ciddi bir adaletsizlik algısı yaratıyor
Belediye kaynaklarından edinilen bilgilere göre, maaşı artırılan çalışanların büyük çoğunluğunu mühendisler ve kalifiye personeller oluşturuyor ve eşit işe eşit ücret ilkesinin çiğnenmediği belirtiliyor.
Öte yandan Artvin Belediyesi'nin içinde bulunduğu mali darboğaz da maaşlar konusundaki belirsizlikleri derinleştiriyor. SGK ve vergi borçları nedeniyle belediyenin İller Bankası’ndan aldığı pay yüzde 70’lere varan kesintilere uğruyor. Belediyeye yakın çevreler, bu kesintilerin belediyenin mali gücünü ciddi şekilde zayıflattığını ve personel maaşlarına yapılacak iyileştirmelerin önünde en büyük engel olduğunu ifade ediyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen belediyenin hak edenin hakkını alması yönünde çalışmalar sürdürdüğü biliniyor.
Fakat Artvin Belediyesi’nin yaşadığı bu ekonomik darboğazın tek sorumlusu sadece mali kesintiler değil. Kentte konuşulan bir diğer önemli mesele de siyasi baskılar. İddialara göre, AK Parti Artvin Milletvekili Faruk Çelik'in bilgisi ve onayı olmadan birçok kurum adım atamıyor. Artvin’deki siyasi atmosferde sıkça dile getirilen bu durum, kamu kurumlarında iktidar partisinin vesayetini sorgulatır hale getiriyor. Eğer bir milletvekili, kurumlara bu denli müdahale edebiliyorsa, “Nerede adalet?” sorusu kaçınılmaz hale geliyor.
Bu çerçevede şu sorular da gündemi meşgul ediyor:
Belediyeye bağlı birimlerde görev yapan çalışanların düşük maaş almasının sorumluluğu yalnızca Artvin Belediyesi’ne mi ait? İller Bankası’nın muhalefet belediyelerine uyguladığı mali yaptırımlar, çalışanların yaşamını doğrudan etkilerken, AK Partili bir vekilin gölgesinde hareket eden kurumlar adil olabilir mi? 2023 yerel seçimlerinde iktidar partisinin yaşadığı hezimetin bedelini Artvin Belediyesi çalışanları ve halkı mı ödüyor?
Belediye içerisindeki huzursuzluğun yalnızca ekonomik değil, siyasi bir boyutu da var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Artvin örgütü ile Belediye Başkanı Bilgehan Erdem arasındaki mesafe her geçen gün daha da belirginleşiyor. Parti içerisinden sızan bilgilere göre, Erdem ile parti kurmayları arasında maaşlar meselesinde ciddi bir tartışma yaşandı ancak bir uzlaşıya varılamadı. Bu durum, CHP'nin kendi belediye başkanının arkasında durmaktan çok, karşısında konumlandığı yönündeki eleştirileri beraberinde getiriyor. Nitekim, bir önceki başkan Demirhan Elçin’le de benzer bir kopukluk yaşayan parti teşkilatının, Bilgehan Erdem’le de arayı açmış olması, “CHP’de adaylar neye göre belirleniyor?” sorusunu gündeme taşıyor.
Bütün bu sorunların gölgesinde, Belediye Başkanı Bilgehan Erdem'in seçim döneminde verdiği kültürel, sosyal ve sanatsal vaatler de unutulmuş ya da rafa kaldırılmış görünüyor. Aradan geçen bir yılın ardından yalnızca Atatepe Sosyal Tesisleri’ne dair somut bir adım atılmışken, geri kalan projeler ya sessizce ertelendi ya da imkânsızlıklar bahanesiyle gündemden çıkarıldı. Halk, sosyal belediyecilik anlayışıyla hareket edeceğini belirten bir başkandan daha aktif, daha şeffaf ve daha adil bir yönetim bekliyor.
Tüm bu gelişmelerin ardından kamuoyunun gözü kulağı, Artvin Belediye Başkanı Bilgehan Erdem’den gelecek açıklamada. Hem ekonomik kriz hem de siyasi baskılar altında zor günler geçiren belediyede maaş adaletsizlikleri var mı? Erdem’in bu konuda kamuoyunu doyurucu ve net bir biçimde bilgilendirmesi gerektiği çok açık. Sessizlik, yalnızca soruların çoğalmasına ve güven kaybının derinleşmesine neden oluyor.
