Olay, köylülerin bölgedeki iş makinelerine karşı başlattığı protesto sırasında yüklenici firma yetkilisinin açtığı ateşle 3 köylünün yaralanmasıyla başlamıştı. Yaralılardan biri olan Reşit Kibar, hastanede yaşamını yitirdi. Cankurtaran’da ve Artvin genelinde büyüyen tepkiler sonrası, Dursun Ali Koyuncu 7 Eylül’de “Kamu görevlisine hakaret” ve “Mukavemet” suçlamalarıyla tutuklandı.

Cezaevinde tutukluğu devam eden Koyuncu, Artvin Kapalı Hapishanesi’nden gönderdiği mektupta Reşit Kibar’a seslendi.

Koyuncu mektubunda şu ifadelere yer verdi;

“Sevgili abim Reşit Kibar,

Namı diğer Cimşit ya da ‘’Kibar dayı” mı desek? Sen ki sevdikleri tarafından farklı namla anılansın. Sen ki mertliğinle bize can olansın. Ne mutlu ki aynı kör kurşunla yaralanan Ersan ve Gökhan’a. Senin yanında yaralanma şerefine erdiler. Sizin sayenizde Murat’la bana kurşun yetmedi. Bugün sensizliğin 8. günü. Seni Artvin Kapalı Cezaevi’nden selamlıyorum abim.

Burada kitap bulmak mesele. Nazım’ın kitabını buldum. Daha önce okumuştum. Yine okudum. Bak hangi şiirle karşılaştım? Çok sevdiğin Deniz’e atfediliyor. Ama ben okuyunca sen geldin aklıma. Senin bana okuduğun o dörtlüğü gördüm. Hatırlar mısın bir akşam okumuştun. Sana “Sevdalandım abi” dediğimde, “Neydi o şiir, sevmek mükemmel iş delikanlım, sev benden izin sana” demiştin. Eksik aksak okumuştun. Sonra da ekledin, “Ben de Rukiye ablanı seviyorum.”

Çok vicdansızlar be abim. Bu insanlarla ömür geçer mi, içim daralıyor dört duvar arasında düşündükçe. Bugün burada 4. günüm. Daha senin yasını tutamadan beni aldılar, öyle kalleşçe aldılar ki, şafak operasyonuyla. Zannedersin çete kurmuşuz, kara para aklamış devleti dolandırmışız gibi davrandılar. Şimdi sen yanımda olsan, “Oğlum keşke o söylediklerini yapmış olsan, hırsız olsan, namussuz olsan” derdin. Sabaha karşı mahkeme kurdular. Yangından mal kaçırır gibi beni tıktılar. Ne demişim? “Katiller hesap verecek”. Acımı yaşamaya çalışırken benim feryadımdan ar edeceklerine kaydedip sinsi planlarının hazırlığı içindeymişler. Biz de bizi anlıyorlar zannediyorduk. Kalpleri kurumuş bunların abim. Senin ödediğin bedelin karşısında bu hiç, biliyorsun değil mi abim. Seni kalleşçe vurdular. Arkadaş dediğin, üstelik köydeki, Hopa’daki komşularının desteğiyle.

Ama abim Hopa Meydanı’nda şanına yakışır bir törenle uğurladık seni. Ülke bağrına bastı. Her yerde insanlar senin için sokağa çıktı. Meydanda kalabalık hep bir ağızdan haykırdı, “Reşit’in hesabı sorulacak” diye. Hesabın sorulacak abim, merak etme. Failler kadar sorumlu olanlar da insan içine çıkamayacak. Çıksa bile ölümü görmüş gibi yüz çevireceğiz.

Üşüyorum abi. Toprak incitti mi seni? Çok gezdirdik seni abi, kızdın mı? “Ulan eşek herifler, yeter da, gömecekseniz gömün” mü dedin?

Mahallenin delikanlısı, artist abim. Sen gelmeden sesin gelirdi. Bayramların vazgeçilmezi. Bayram sabahları ne yapacağız biz? Cenazelerde her işe koşan, düğünlerin komutçusu güzel insan. Çakırkeyif oldu mu çok güzel türkü tuttururdun. Sen biten bir şarkı değil, Cankurtaran’da ağaçsın. Kazandık abi, duydun mu? Cankurtaran artık özgür. Hani şenlik yapacaktık abim.

Sen ölmedin ki! Sen artık Arhavi’nin dağlarında madene karşı direnişsin. Sen bütün yaşam alanlarını savunanların baş ucunda kentine, doğasına sahip çıkanların umudusun. Sen bizim gururumuzsun Reşit Kibar. Sen ölümsüzsün.

AGC’den Cumhuriyet Başsavcısı Büyükyurt’a Ziyaret AGC’den Cumhuriyet Başsavcısı Büyükyurt’a Ziyaret

Seni kör kurşunla vuranlar bin kere öldüler, sen bizimle yaşıyorsun. Ölümüne sebep olanlar her gün ölüyor. Sen bizim neferimizsin, delikanlımızsın.

Delikanlım! İyi bak yıldızlara onları belki bir daha göremezsin. Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.

Delikanlım! Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir. Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir.

Delikanlı Reşit Kibar, hoşça kal.”

Editör: ALİ ERAY ÇELİK