Murgul Belediyesi’ne Cengiz Holding tarafından hibe edilen Ford Transit marka minibüs, yapılan teslim töreniyle kamuoyuna duyuruldu. Ancak araç tesliminden hemen sonra başlayan tartışmalar, basit bir ulaşım hizmeti desteğinin ötesine geçerek geçmişin, hesaplaşmanın ve meşruiyetin meselelerine dönüştü. Minibüs, teknik bir hizmet aracından çok, yıllardır biriken toplumsal hafızanın ve kırılgan güvensizliğin taşıyıcısı haline geldi.
Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım, kamuoyuna yaptığı açıklamada, minibüsün şirket tarafından kendiliğinden değil, belediyenin resmi talebi üzerine temin edildiğini belirtti. Aracın ilçedeki ulaşım ihtiyacına hizmet edeceğini ve bu sürecin kişisel bir çıkarla değil, yalnızca kamu yararına yönelik yürütüldüğünü savundu. Yıldırım açıklamasında ayrıca, madenin ilçede yaklaşık yüz yıldır faaliyette olduğunu, bölgede birçok kişiye istihdam sağladığını ve bu süreçte en büyük bedeli Murgul halkının ödediğini dile getirdi. Ancak tüm bu açıklamalara rağmen, bağışın kamuoyunda yol açtığı rahatsızlık kolayca bastırılamadı.
Tepkilerin ardında yatan temel nedenlerden biri, Cengiz Holding’in Artvin’deki geçmişi ve bu geçmişe dair kolektif hafızanın hâlâ canlı oluşu. Holding, özellikle 2016’daki Cerattepe Direnişi sırasında Artvin’in doğasına dönük madencilik faaliyetleriyle gündeme gelmiş, binlerce insanın katıldığı protestolarda sert müdahalelerle karşı karşıya kalınmıştı. Cerattepe’nin üstünü oymaya çalışan projeye karşı sergilenen kitlesel direniş, yalnızca bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda sermaye ile siyaset arasındaki kirli ilişkinin de ifşasıydı. Bu mücadelenin karşısında, Mehmet Cengiz’in adı en çok anılanlardan biri oldu.
Mehmet Cengiz’in kamuoyuna yansıyan “Milletin a... koyacağız” sözleri ise, onu yalnızca bir şirket patronu değil, halktan kopuk, kibirli ve hoyrat bir zihniyetin sembolü haline getirdi. Bu söz, Türkiye’nin dört bir yanında tartışıldı; ancak Artvin’de çok daha derin bir yankı buldu. Çünkü burada, o sözler yalnızca bir hakaret değil, doğrudan dağa, suya, ormana ve orada yaşayanlara yönelik bir saldırı olarak algılandı. Yıllar boyunca süren bu mücadele, Artvin’in hafızasında açık bir yaraya dönüştü. Dolayısıyla bugün verilen bir minibüsün, bu sözü ve bu geçmişi silmeyeceği çok açık.
Cengiz Holding’in kamudan aldığı dev ihaleler, milyarlarca liralık projeler ve kamu bankalarından sağladığı kolay kredilerle büyüdüğü biliniyor. Her dönem iktidara yakın pozisyon alması, onu yalnızca bir iş insanı değil, siyasi ilişkilerle beslenen bir sermaye figürü haline getirdi. Bu yakınlık, kamu kaynaklarının adrese teslim bir anlayışla özel şirketlere aktarılmasını meşrulaştıran yapının en görünür örneklerinden biri olarak gösterildi. Böyle bir figürün, bir belediyeye araç bağışlaması doğal olarak yalnızca teknik bir yardım olarak değil, geçmişi aklama ve imaj düzeltme girişimi olarak da değerlendiriliyor.
Yapılan bağışın, resmi prosedürlerle gerçekleşmiş olması bu eleştirileri hafifletmiyor. Çünkü burada söz konusu olan yalnızca hukuk değil; aynı zamanda etik, hafıza ve temsil meselesi. Belediyeler bütçe kısıtlamaları içinde ayakta kalmaya çalışıyor olabilir. Ancak alınan her destek, özellikle geçmişi tartışmalı kaynaklardan geldiğinde, yerel yönetimlerin bağımsızlığı ve halkla kurdukları ilişki açısından büyük riskler barındırıyor. Murgul Belediyesi’nin yaptığı bu tercih, bu bağlamda değerlendirildiğinde, yalnızca bir araca değil, çok daha büyük bir yükün taşınmasına neden oluyor.
Bu yük, yalnızca maden kamyonlarının çıkardığı tozla sınırlı değil. Bu yük, yıllar önce dağların üzerine döşenen projelerin ağırlığı, kesilen ağaçların gölgesizliği, yitirilen su kaynaklarının kuruluğu, insanların sesine karşı duvar gibi dikilen sermaye dili ve araya örülen güven duvarlarının parçalanmışlığı. Verilen bir minibüs, tüm bunların üzerini örtemiyor. Aksine, yaşananların hatırlanmasına neden oluyor.
Bugün ilçede hizmet vermeye başlayan araç, elbette birçok teknik ihtiyaca cevap verebilir. Ancak onun taşıdığı asıl yük, dört tekerleğin üzerinde değil; geçmişin vicdanında, bugünün sessizliğinde ve yarının tartışmalarında yer alıyor. Yapılan bağış ne kadar iyi niyetli gösterilirse gösterilsin, geçmişin yüküyle birlikte değerlendirildiğinde yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir hesap defterinin yeniden açılması anlamına geliyor.