Artvin Baro Başkanı Av. Ayla Varan Erzurum Barosu ve Avukatlar Vakfı organizasyonu ile Erzurum Barosu Konferans Salonu’nda düzenlenen Cumhuriyet’in 100 Yıllık Kadın Hukuku Düzeni başlıklı panele katılım göstererek açılış konuşması gerçekleştirdi.
Varan yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı;
“Bugün biz Erzurum Kongresi’nin yapıldığı ilde bir araya geldik, bu bizler için çok kıymetliydi. Biraz önce kongre binasının olduğu yerdeydik ancak bir şey gördük üzüldük, çok fazla binayı modernize etmişler. Keşke eski dokusuyla kalabilseydi, korunabilseydi. Erzurum kongresi İstiklal Mücadelesinin hedeflerine, ilkelerine tüm dünya uluslarına iletmek için atılmış bir mihenk taşıydı. Kurtuluş Savaşı'nın ateşini biz bu kongrelerle birlikte yaktık. Kurtuluş savaşı mücadelesinde kadınlarımız erkeğinin, askerinin her zaman cephede, her koşulda yanında olmuş.
Nene Hatun'u anmak gerekiyor, bir halk direnişinin simgesi haline gelmişti. Bizler Nene Hatun'un torunları olarak elbette Cumhuriyet dönemi ve akabinde elde ettiğimiz hakların hiçbirinden Nene Hatun ruhu ile o savaşçı kadınların ruhu ile vazgeçmeyeceğimizi her platformda söyledik.
Bir rejimde kadınlar için en koruyucu şey laiklik. Cumhuriyet döneminde gelen ve 3 devrim yasası olarak adlandırılan; hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf kanunu ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Neden özellikle bu 3 kanunda söz ettim ve buna bir tane de artı ekliyorum Tekke ve Zaviyelerin kapatılması 677 sayılı kanunun hala yürürlükte olduğunun hatırlatılması anlamında bu 3 ve artı olarak 677 sayılı kanunu hatırlatmak istiyorum.
Yönetimcilere bu kanunların hala yürürlükte olduğunun bilinmesini istedim çünkü geçtiğimiz günlerde muhterem bir beyefendinin ölümüyle gerçekleştirilen cenaze töreni benim dehşete kapılmama neden oldu. Yasal dayanağı olmayan ilim ve İrfan adamı olarak adlandırılan kişileri bu denli onure etmesi benim içimi acıttı açıkçası. 677 sayılı kanun halen daha yürürlükte bunun bilinmesi ve dile getirilmesini görevim olduğunu düşündüm.
1926'dan sonra Medeni Kanunu’n yürürlüğe girmesiyle elbette ki çok şey hayatımıza girdi ancak kazanılan her hak hiçbirimize gökten zembille inmedi. Nene Hatunlar, Kurtuluş Savaşı’ndaki ve sonrasındaki kadın mücadeleleri her birine bedel ödedik, emek verdik.
Son 20 yılda geldiğimiz noktada ne yazık ki 100. yıla girerken toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamadığını özellikle son 20 yılda iktidarın kadın haklarını geriye çektiğini bugün hala iktidar ve muhalefetin kadının eğitimi ile ilgili kız erkek çocukların sınıflarının ayrılması ya da kadının başının örtülü olması, eteğinin uzun olması ile ilgili ne yazık ki tüm siyasi partiler siyasi malzeme haline getirmeye devam etmektedirler.
Kadın erkek sınıfların ayrılması belki ileride kadın erkek eğitimcilerin de sınıflara göre yönlendirilmesi anlamına da gelecektir biraz önce hatırlattığımız yasalar hala daha yürürlükte ve hepimiz sütliman duruyoruz arkadaşlar. Ne oldu da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçtik? Ne zaman kadın konusu konuşulacak olsa biz biraz önce dillendirdiğimiz ekonomik katkılar, siyasi haklar, toplumsal cinsiyet konularını tartışmamız gerekirken içimizdeki hukukçular arasında bile kadın konusu açıldığında şiddet olgusu akla geliyor. Bizim artık kadının yaşaması ile ilgili kaygılarımız var, en önceliğimiz bu oldu ne yazık ki.
Hal böyleyken İstanbul Sözleşmesi’nden nasıl çekilindiği sürecini herkes çok iyi biliyor, çekildik. Yarın öbür gün başka bir uluslararası sözleşmeden çekilebiliriz, bir engel olmadığını danıştayda gördük. Neden, sorusunu çok sık sık sordum acaba ne oldu, biz bu sorunları çözdük mü? Üstelik o dönem her gün bir kadın cinayeti ile televizyonu açınca karşılaşırken, neden sorusunu hep sorduk. Cevabını kimse vermedi tabii ki, hala soruyoruz hiç değilse siyasi iktidardan mevcut yasaların içselleştirilip uygulanması için destek bekliyoruz. Neden sorusunu ben hala sık sık soruyorum, İstanbul Sözleşmesi’nden neden vazgeçildi? Neden kız erkek çocuklarının sınıflarını ayırma ihtiyacı hissettiniz, okullarda ne oluyor, neden sorusu her gün kafamızı karıştırıyor.”
Ayla ALKAN