Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan “Hayırlısı” başlıklı bir açıklama yayınladı. Soydan “Yeni seçim sistemi 'güçlü'den yana. Seçimde en fazla oyu alan siyasi parti daha

CHP’liler Asgari Ücret Talebini Yükseltti CHP’liler Asgari Ücret Talebini Yükseltti

kazançlı çıkacak gibi bir sonuç çıkıyor” dedi.

Yeni seçim sistemin güçlüden yana olduğunu söyleyen Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan “Hayırlısı” başlıklı bir açıklama yayınladı. Yüzde 7 barajının yükske olduğunu belirten Soydan “12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan Anayasa'ya konulan bir hükümdü; seçimlerde yüzde 10 barajı. Yıllarca uygulandı. ‘Yasakları kaldıracağız” diyerek iş başına gelen AK Parti de 20 yıllık iktidarı boyunca bu ‘yasak' hükme dokunmadı” ifadelerini kullandı.

Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan paylaştığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Bugünlerde en çok tartışılan konulardan biri şu; bir siyasi parti kendisine benzemeyen bir başka siyasi parti ile seçim ittifakı ya da koalisyon yaptığı zaman kod'ları bozulur mu? Aşağıdaki anekdotu dikkatlice okumanızı rica ediyorum. Sonrasında bir sorum olacak;* Yıl; 1974, Milli Görüş lideri, Millî Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve dava/yol arkadaşları, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile koalisyon görüşmeleri için masada. Her dönem olduğu gibi anılan dönemde de MSP anahtar parti; Millî Görüş olmadan kapıları açmak mümkün değil.* Dönemin 'merkez sağ partisi' konumundaki Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel ve avenesi, "Siz nasıl CHP ile koalisyon görüşmeleri yaparsınız?" modunda. Sıkıştırmalar. Yaftalamalar. ‘Karpuz’ benzetmeleri. Eleştiri üzerine eleştiriler. * Erbakan Hoca'ya yakın görünen bazı çevreler de, "Yok daha neler! CHP ile koalisyon mu yapılır?" itirazını dillendirmekte! Tıpkı bugün yapılanlar gibi. Erbakan Hoca bu itirazları dinler ama itibar etmez! CHP ile ortak hükümet kurmaya kararlıdır. Her zaman istişare ettiği yakın çalışma arkadaşları da bu fikrine destek verir. Şöyle ki, Biz iktidar gördük mü? Görmedik. Millet bizim iktidarımızı gördü mü? Görmedi. O zaman millet bizi henüz tanımıyor, hizmetlerimizi bilmiyor. Biz milleti tanıyoruz da millet bizi tanımıyor. Bunun için bunu göstermeye ihtiyaç var. Bunu nasıl göstereceğiz? İşte iktidara ortak olacağız."  Ve böylelikle CHP ile görüşmeler başlar. Bülent Ecevit'in ilk etapta bir talebi olur. Erbakan Hoca ile aralarında şu konuşma geçer;* Ecevit: "Sayın Erbakan, sizinle hükümet ortağı olmayı aslında istiyoruz ama biz ne yapacağız? Prensipleriniz, vazgeçilmezleriniz nedir; bizim vazgeçilmezimiz nedir, bunları bir ortaya koyalım. Onun için lütfen siz vazgeçilmezinizi bize söyleyin ki grubumla gidip görüşeyim" Erbakan Hoca: "Vallahi birçok vazgeçilmezimiz var bizim. Ülkenin o kadar çok şeye ihtiyacı var ki bunların hepsi vazgeçilmez hususlardır. Ama ille de birinci derecede vazgeçilmeziniz nedir diyorsanız, imam hatip okullarının birinci dönem kapatılan kısımlarının tamamen açılması. İkincisi ise lise bölümlerinde binaları bitmiş kadro bekleyen okullar var, onların tamamen açılması. 16-17 bin kadar imam, müezzin, vaaz verecek din adamı kadrosuna ihtiyacımız var. Bu baştan saydığım şeyler, vazgeçilmezlerimiz." Ecevit: "Sayın Erbakan, siz bu söylediklerinizde ısrarlı mısınız? Siz bizden imam hatip okulu açmamızı, din adamı kadrosu vermemizi, üniversiteye giriş yolunun açılmasını mı istiyorsunuz? Yahu beni taşa tutarlar, ben nasıl yaparım bunu" Erbakan Hoca: "Mesele yok, yapmazsanız biz de muhalefete devam ederiz!"* Bülent Ecevit bu diyalogun ardından gidiyor. Bir süre sonra aracılar tekrar görüşmelere başlıyor. Tekrar, tekrar derken nihayet Ecevit razı oluyor, MSP'nin taleplerine. Ve o dönem 77 tane olan imam hatip okulu sayısı, bu görüşmelerden sonra 600 küsura çıkıyor. MSP ve CHP birlikte koalisyon hükümeti kurdular. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı da bu dönemde gerçekleştirildi. Fena mi oldu?* Soru şudur; koalisyon hükümeti kurdular diye CHP ve MSP'nin kodları, misyonları, vizyonları değişti mi, değişmedi mi?* Cevabını da verelim; elbette değişmedi. Her parti kendisi olmaya devam etti. Yeni sistem güçlüden yana 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması kararlaştırılan 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinde, AKP iktidarının çıkardığı yeni seçim sistemi uygulanacak. Peki, bu seçim sisteminde neler var? Bakalım; Yeni seçim sisteminde, Meclis'te grup kurmak seçimlere katılmak için yeterli değil. Ülkede belli bir oranda teşkilatlanma şart. Bir başka farklı durum; Cumhurbaşkanı seçimler de propaganda yasağından muaf tutuluyor. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda bir siyasî partinin genel başkanı olmasına rağmen propaganda süreci boyunca gezilerinde makam araçlarını kullanabilecek, resmi törenlere ve açılışlara katılabilecek, devlet olanaklarıyla ziyafetler verebilecek. Eskiden bunlar yasaktı. Önemli bir değişiklik milletvekili hesaplamasında oldu. İki milletvekilinin seçileceği bir bölgede, en fazla oy alan üçüncü parti, ittifakın artık oyuyla ikinci partinin önüne geçip milletvekili çıkarabiliyordu. Ama artık, her parti, seçim bölgesinde aldığı oyla milletvekili çıkaracak ve ittifakın artık oyu milletvekili seçiminde hesaba katılmayacak. Bir başka değişiklik, seçim kurulunda kıdemli hâkim zorunluluğu kaldırıldı.

Kısacası, yeni seçim sistemi 'güçlü ‘den yana. Seçimde en fazla oyu alan siyasi parti daha

Kazançlı çıkacak gibi bir sonuç çıkıyor. Geçmişte ANAP iktidarları da benzer uygulamalara imza attı. Seçim sistemleriyle, seçim kanunlarıyla oynadı. Ama şunu da unutmamak gerekiyor; bazen bu türden değişiklikler 'bumerang' gibi dönüp değişikliği yapanı da vurabiliyor. Neticede kararı veren halk. Sandıkta oy kullanacak olan vatandaş. Bakalım ne olacak? Yüzde 7 barajı da yüksek. Yeni seçim yasasıyla beraber milletvekili genel seçimlerindeki ülke barajı yüzde 10'dan yüzde 7’ye düşürüldü. Bu esasen olumlu bir hüküm. 12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan Anayasa'ya konulan bir hükümdü; seçimlerde yüzde 10 barajı. Yıllarca uygulandı. ‘Yasakları kaldıracağız” diyerek iş başına gelen AK Parti de 20 yıllık iktidarı boyunca bu ‘yasak' hükme dokunmadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde artık barajın da bir anlamı kalmadı. Neden mi? Çünkü TBMM'de hükümetin kurulması için güven oylaması yok, hükümetin ve bakanların düşürülmesini temin eden gensoru müessesesi yok. Dolayısıyla barajla hedeflenen ‘yönetimde istikrar' düşüncesinin de artık günümüzde uygulanan sistemde bir yeri yok.”

Ayla ALKAN

Editör: Haber Masası