Artvin, yeşilin binbir tonunu barındıran doğasıyla anılsa da, kültürel ve sanatsal etkinlikler bakımından yıllardır ciddi bir kuraklık yaşıyor. Şehrin bu alandaki eksiklikleri gençleri, öğrencileri ve sosyal hayat arayan vatandaşları her geçen gün daha fazla yalnızlığa itiyor. Bir süredir kamuoyunun da sıkça dillendirdiği bu meseleye dair ne belediyelerden ne de ilgili kurumlardan somut bir adım atılmış değil. Sorunun büyüklüğü ve sürekliliği karşısında yetkililerin sessizliği, çözüm arayışlarının önüne set çekiyor.
Artvin'de uzun zamandır faaliyet gösteren bir sinema salonu bulunmuyor. Sinema kültürünün yokluğu sadece yeni çıkan filmleri izleyememekle sınırlı değil; bu eksiklik, şehirde kolektif bir sosyal yaşamın da sekteye uğramasına neden oluyor. Öğrencilerin, ailelerin ve gençlerin bir araya gelip ortak bir deneyim yaşamasını sağlayacak bu alanın yokluğu, Artvin’i sosyal etkileşimden mahrum bırakıyor.
Tiyatroya gelince, durum daha da iç karartıcı. Devlet destekli, ücretsiz tiyatro gösterileri neredeyse hiç yok. Zaman zaman özel tiyatrolar şehirde perde açıyor; fakat bilet fiyatları Artvin’in ekonomik yapısı düşünüldüğünde oldukça yüksek. Bu da tiyatroyu yalnızca dar bir kesimin erişebileceği bir etkinlik haline getiriyor. Sanatın, toplumun her kesimine ulaşması gerektiği gerçeği, Artvin’de görmezden gelinmiş durumda.
Şehrin doğası her ne kadar kartpostallık görüntüler sunsa da bu güzellikleri yaşamak da başlı başına bir lüks haline gelmiş durumda. Şavşat, Borçka, Karagöl, Macahel gibi doğa harikalarına ulaşım özel araçlar ya da ticari tur firmalarıyla mümkün. Toplu taşıma seçeneklerinin yetersizliği nedeniyle birçok kişi bu bölgelere ya hiç gidemiyor ya da sadece özel günlerde ulaşabiliyor. Bu durum, Artvin'in turizm potansiyelini de ciddi biçimde baltalıyor.
Müzik ve konser etkinlikleri ise yok denecek kadar az. Şehirde dönem dönem yerel sanatçılar sahne alsa da bu etkinlikler genellikle özel işletmelerde, belirli bir müşteri profiline hitap eden mekanlarda gerçekleşiyor. Kamusal alanlarda, meydanlarda ya da ücretsiz katılıma açık konserler ise neredeyse hiç düzenlenmiyor. Oysa müzik, toplumun nefes almasını sağlayan en temel sanatsal faaliyetlerden biri. Bu alanda da yaşanan suskunluk, Artvin’in ruhunu adeta sessizliğe mahkûm ediyor.
Bu kültürel kuraklıkta en çarpıcı olan ise, yıllardır bu sorunların konuşulmasına rağmen kalıcı bir çözüm üretilememiş olması. Belediyeler, valilik, üniversite yönetimi ve kültür müdürlükleri gibi kurumlar, bu mesele karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Proje geliştirmek yerine, "imkân yok", "talep az", "bütçe sınırlı" gibi kalıplaşmış cevaplarla sorunun üzeri örtülmeye çalışılıyor. Oysa bu şehirde yüzlerce genç, kültür ve sanata ulaşamadığı için kendini yalnız, dışlanmış ve amaçsız hissediyor.
Artvin’in doğası ne kadar büyüleyici olursa olsun, bir şehir sadece yeşiliyle nefes alamaz. Sineması olmayan, tiyatroya ulaşamayan, müziği duyamayan bir kentin gençleri nasıl hayal kurabilir? İnsanlar nasıl sosyalleşebilir, kendini nasıl geliştirebilir? Bu soruların yanıtını vermesi gerekenler, yıllardır koltuklarında oturmaya devam ederken, şehrin geleceği kültürel olarak her geçen gün biraz daha silikleşiyor.
Artvin’i yönetenlerin artık bu sorunları görmezden gelmek yerine, somut ve kapsayıcı adımlar atması gerekiyor. Kültürel ve sanatsal yaşamı geliştirmeyen bir şehir, gençlerini başka şehirlerin ışıltısına kaptırmaya devam eder. Sorun sadece "eğlence" eksikliği değil; bu, aynı zamanda bir "yaşam kalitesi", bir "aidiyet", bir "gelecek" meselesidir.