ARTVİN

Sınav öncesi öğrencilere uyarı: Bu kaygılar evrensel, çalışmayı bırakmayan kazanır

Gelişim Yolu Akademi kurum ortaklarından Coğrafya Öğretmeni Erdinç Yavuz ve Psikolojik Danışmanı Esma Gülçiçek, 17-18 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek Yüksek Öğretim Sınavlarında önce önemli açıklamalarda bulundu

Abone Ol

Psikolojik Danışman Esma Gülçiçeksınav maratonunun çok uzun bir süreç olduğunu belirterek, “Bu sınav akademik yarıştan çok psikolojik bir yarıştır. Özellikle sınavın son süreçleri, son bir ayı akademik anlamdaki kaygıdan çok psikolojik anlamdaki çöküntünün ve gelecek kaygısını arşa çıktığı zamanlar diyebiliriz. Kendimden örnek vermem gerekirse PDR bölümüne başladığım il yıl bu bölüm çok revaçtaydı, alımlar çok yüksekti. Ben mezun olana kadar, 4 yıl içerisinde doldu ve ben mezun olduğumda alımlar aşırı derecede düştü. Bu seferde atama süreci tehlikeye girmeye başladı. Bu süreçte tam tersi sınıf öğretmenliği düşükken sonrasında sınıf öğretmenliği alınmaya başlandı. Öğrenciler de artık bunun bilincinde, bunların farkında. Bu yüzden mesleki kararlılık sürecinde de çok inceleyip sık dokumaya çalışıyorlar” dedi.

Süreçteki tek sorumlu öğrenci değil

Elde edilen netlere bakıldığında istenilen seviyeye çıkamadıkça kazanamayacağım kaygısıyla pes edişlerin ve yarışı bırakışların en yoğun olduğu dönemde olunduğunu söyleyen Gülçiçek, “Çocuklar ve veliler artık Matematik, Türkçe öğretmenlerinden çok psikolojik danışmanlarıyla, rehber öğretmenleriyle iletişimi sıklaştırıp hatta gerekirse birebirde takip ediliyor. Özellikle kurumumuzda sadece öğrenciyi değil veliyi de bu anlamda destekleyip takip etmeye çalıştığı bir sistemle ilerliyoruz. Öğrencininsadece gelip ders anlatıldığı bir yer ve bir süreç değil. Öğrenciye tabii ki ders çalıştırabilmek lazım ama çocuğun takip edildiğini hissettirmek de lazım.Bir sistem içerisinde olduğunu hissettirmek lazım.Bizim amacımız şu anda, özellikle bu süreçte bu hissiyatı, yalnız olmadıklarını hissettirmek. Kaygı süreci arttıkça bu duygunun evrensel bir duygu olduğunu, bunu sadece bu dershanedekilerin yaşamadığını ya da sadece Artvin'deki öğrencilerin yaşamadığını hissettirmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Önemli olan okuduğunu anlaması

Sınava ülkede yaklaşık 3 milyon, 4 milyon öğrenci gireceğini, özellikle barajın kaldırılmasından sonra sınava girişlerin çok fazla arttığına dikkat çeken Gülçiçek, “Sadece öğrenci grubu değil artık yetişkinlerde bir ön lisans bitireyim, nasıl olsa baraj yok algısıyla sınava giriyor. Bu durumdan da çocuklar tedirgin. Sınava giren sayı çok fazla, bu bizi nasıl etkiler mi diye soruyorlar. Bu süreçte açılan üniversitelerin etkisi de çok fazla, çok fazla üniversite var, öğrenciler ne olursa olsun gideyim mantığıyla hareket edip çalışma sistemini buna göre değiştirebiliyor ya da şekillendirebiliyorlar. Okul olarak baktığımızda Artvin Fen Lisesi, 15 Temmuz Anadolu Lisesi, Kazım Karabekir Anadolu Lisesi, Ayhan Şahenk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, inanın ki okul seviyesi değiştikçe toplama çıkarmada daha sorun yaşanıyor. Okumada sorun yaşayan oluyor. 12 sınıf öğrencisi ama toplama çıkarma yaparken sorun yaşıyorlar. Veliler matematik üzerine yoğunlaşmış durumda ama çocuk Türkçe yapamıyor. Türkçede artış yakalamaya çalışıyoruz, bu çocuğun önce okuduğunu anlaması lazım ki matematikteki problemi de işleme dökebilsin” dedi.

Öğrencilerin hedefi iyi bir bölüm değil, Artvin’den gitmek

Öğrencilerin hayallerinin de velilere göre farklı olduğunu belirten Gülçiçek “Öğrenci örneğin gelip diyor ki konservatuar okumak istiyorum ama veli hukuk okumasını istiyor. Biz burada sınava hazırlayıp onu hukuk için hazırlamaya çalışıyoruz velinin isteği ile. Her gelen veli şunu söylüyor;‘Ben deyince dinlemiyor ama sizi dinler.’Çocuğu ile ebeveyn olarak kuramadığı bağı öğretmenden bekliyor.Tabii ekonomik şartlarda etkili.Veli diyor ki konservatuarı okuyacaksın ama sonunda ne olacak. Bir sürü okuyan var diye örnek veriyor. O da kendi çocuğunun geleceğinden, yaşam şartlarından kaygılanıyor haklı olarak. Bizim tercih döneminde kendi isteği ile tercihini yaptığımız öğrenci oranı yüzde 10, yüzde 90'ı genelde ailenin isteği üzerine tercih yapıyor. Tercih robotu kullanıyoruz, tercih robotunda ilk fitrelememizi yaparken öğrenci diyor ki Artvin dışında her il olabilir. Örneğin Artvin'de Bilgisayar Mühendisliği açıldı geçen yıl, çocuk diyor ki buradaki Bilgisayar Mühendisliğinden ne olur, burada Bilgisayar Mühendisliği varken yazmıyor ki şu anda mühendisliklerde en revaçta olan alanlardan bir tanesi, öğrenci daha farklı bir ilde istihdam alanı daha düşük bir bölüm tercih ediyor.Sırf burada olmamak için. Öğrenciler genelde Manisa, Muğla, İzmir gibi şehirleri tercih ediyor, sanki üniversite tercihi değil tatil beldesi seçiyoruz” ifadelerini kullandı.

Çokça soru çözüp, eksikleri yüz yüze tamamlamak lazım

Sınava son 1 ay kala öğrencilerin dikkat etmesi gereken konular hakkında açıklamalarına devam eden Gülçiçek, “TYT kısmı ile ilgili konu bazında çok fazla yapılacak bir şey yok. Öğrencinin yapmış olduğu hata sürekli konu eksikliği tamamlamaya çalışmak ve soru çözümünü eksik bırakmak. Son 1 ayda özellikle geriye dönük eksikler varsa bunlar tamamlanmalı ama soru çözümü, branş denemeleri, genel denemeler ve en önemlisi deneme analizleri yapılamayan soruların çözümü. Biz öğrenciye soru sordurma kısmında sorun yaşıyoruz.Bilinçli öğrencilerin haricindeki öğrenci yapamadığı soruyu gelip öğretmenlerine sormuyor, bilinçli öğrenciler de maalesef bir elin beş parmağını geçmiyor. Bazıları iletişim sorunları yaşıyor, kendince çekingen daha önce temasa girmemiş, belki öğretmenden bu anlamda daha önce hiç ilgi almamış ve bütün öğretmenleri genelliyor. ‘Biz hiç şöyle bir öğretmen görmedik, daha önce soru götürdüğümüzde bize kızdılar’ tarzında söylemleri oluyor. Soru sormalı, analiz etmeli, özellikle denemeler üzerinde yapılmayan konuları seri bir şekilde nokta atışı dönüşler yapılmalı çünkü zaman kısıtlı” diyerek bu süreçte artık soru üzerinden götürmenin en sağlıklısı olduğunu söyledi.

Bu kaygı evrensel, bırakmayan kazanır

Teknolojinin gelişmesi ile videolu soru çözümleri olduğunu her kaynağın QR kodları olduğunu ve öğrencilerin buradan baktığını dile getiren Gülçiçek, “Biz öğrenciye şunu öneriyoruz, o sadece soruyu anlatıyor ama öğretmene gelip birebir sorduğunda öğretmen 5 dakika içerisinde konunun genel hattı ile ya da ÖSYM'nin bu soruyu nasıl sorabileceğini, bu soruyu nasıl yoklayabileceğine dair tüyolar verebiliyor. Bu sebepten dolayı yüz yüze öğrenme şansı varsa lütfen öğrenci bunu değerlendirsin. Bu son süreç mental anlamda hepsinin çöktüğünü, umutsuzluğa kapıldığı ve bırakmak üzere oldukları dönemdeler. Hepsi böyle düşündüğü için burada bırakmayıp kendini mental anlamda yüksek tutan öğrenci, bu bir ayı değerlendiren öğrenci kazanıyor. Bu yüzden lütfen bu duyguların evrensel olduğunu ve bırakmayanın kazanacağını unutmamaları gerekiyor” dedi.

Üniversite hedefi olan öğrenci sayısı 1 elin 5 parmağını geçmez

Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin iyi bir bölüm ya da üniversite hedefinden ziyade Artvin’den gitmek gibi bir hedefi olduğunu söyleyen kurum ortaklarından Coğrafya Öğretmeni Erdinç Yavuz, “Yaşadığımız şehrin öyle bir özelliği var ki öğrenci artık akademik başarı ya da iş bulma düşüncesi ile kazandığım üniversite benim hayatımı değiştirsin mantığı ile bakmıyor. Öğrencilerin yüzde 70-80'i Artvin'den kurtulmanın amaçlarını güdüyorlar. Öğrenci tercih aşamasında buraya geldiği zaman Artvin'den bir gidelim de bölüm çok da önemli değil tarzında söylemleri oluyor. Bir hedefe kitlenen, bir üniversite hedefi, bölüm hedefi olanöğrenci sayını ne yazık ki bir elin 5 parmağını geçmiyor maalesef” diyerekdaha büyük şehirlerin onlara daha farklı ufuklar açacağına inandıklarını söyledi.

Bütün dersleri aynı anda yürütmek önemli

Yıllardır eğitmenlik yaptığını açıklamalarına ekleyen Yavuz, “Şunu anladım ki bu süreçte çocuklarımız çok fazla ders çalışmasını bilmiyorlar. Zeki çocuklar ama bu süreçte çalışmadan ilerlemek olmuyor. Bu da ilköğretim temelinden gelen bir sorun. Çalışması gerektiğini ve ne zaman ders çalışması gerektiğini bilmiyorlar. Sürecin sonunda birçoğu tedirgin oluyor bu süreci yönetemedikleri için. Veliler öğrenciler, özel kurslara gönderiyor, özel ders de aldırıyor ama şunu anlamıyorlar, özel dersi 1 dersten ya da 2 dersten almaları sınav süreçlerini olumlu götürmüyor. Bütün derslerin aynı anda götürülmesi gerekiyor” dedi ve öğrencilerin sınav sürecinde velileri tarafından biraz yalnız bırakıldığını düşündüğünü dile getirerek veliler bazen gereksiz ve anlamsız bir baskı uyguladığını belirtti.

Öğrenci, aile, öğretmen işbirlik içinde olmalı

Sınava hazırlanma sürecinin sadece öğrenci sorumluluğunda olmadığını ifade eden Yavuz, “Velilerin de bu sürece dâhil olması gerekiyor, öğretmenlerin de dâhil olması gerekiyor.Öğrenci zaten olayın merkezinde, öğrenci ile işbirliği olması gerekiyor. Biz bazen ders anlatmaktan vazgeçiyoruz, veli ile öğrencinin arasını düzeltmeye çalışıyoruz, veli ile öğrencinin arasındaki iletişimi kurmaya çalışıyoruz. Öğrenci buraya geliyor mesela duygularını anlatıyor ama ailesi ile herhangi bir paylaşımı olmuyor, paylaşım olmayınca da veli ile öğrenci arasında sorun çıkıyor. Biz de bu aradaki bağı kurmaya çalışıyoruz” dedi.

Öğrenci mutlu olacağı mesleği seçmeli

Öğrencilere çoğu zaman hayalini gerçekleştirmek yönünde isteklerinin olup olmadığını sorduğunu ifade eden Yavuz, “Arkadaşlar kendi hayalinizi mi istiyorsunuz yoksa velinin hayalini mi diye soruyorum. Şu an bence o süreçteyiz. Bu öğrencinin hayali değil, veli kendi hayallerini, yapamadıklarını öğrenciye yüklemeye çalışıyor. Çocuk da belli bir süre sonra kapasitesinin yetersiz olduğunu fark ediyor, başaramayacağını fark ediyor ya da sevmediği bir yerde sevmediği bir işle uğraştığını fark ediyor, bu da onu mutsuz kılıyor. Mutsuz olunca da tamamen sınavdan ve diğer şeylerden vazgeçiyor, içine kapanık bir duruma geliyor” diyerek açıklamasına devam etti.

Öğrencilerin eçmişte çıkan soruları çözmeleri gerekiyor

Kişinin sevdiği mesleği yapması gerektiğini savunan Yavuz, “Sevdiği meslekten bir şekilde para kazanır mesela ya da en azından mutlu olursun. Gelinen son süreçte konu bazlı çalışmak öğrencinin kaygı düzenini arttıracaktır, soru çözmesi gerekiyor ve o sorularda yanlış yaptıklarında mümkün mertebede öğretmenlerden destek alarak yeniden çözmeleri gerekiyor, bazen öğrenci nerede hata yaptığını fark edemeyebiliyor. Son zamanlarda çıkmış soruları çözmeleri gerekiyor. Ne olursa olsun hiçbir soru bankası, hiçbir deneme sınavı ÖSYM tarzını yakalayamıyor. Öğrenci bu sefer ÖSYM soruları ile karşılaştığı zaman şok geçiriyor, ben bununla hiç karşılaşmamıştım diye. Aslında bildiği konular ama o şoku yaşıyor. Bu süreçte en azından son 3 yılın, son 4 yılın sorularına bakması gerekiyor” dedi.

Ayşe ÖZDER