Bu baskı sadece coğrafyayı değil, yaşamın kendisini tehdit ediyor. Son zamanlarda bölgede artan heyelanlar, orman alanlarının tahribi ve su kaynaklarının yön değiştirmesi gibi ekolojik sorunlar, bu tehditlerin somut sonuçları olarak kendini gösteriyor. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Artvin Temsilcisi Hakan Yavuz’un yaptığı basın açıklaması da tam bu noktada, doğaya yönelik sistematik saldırının boyutlarını gözler önüne seriyor.

Yavuz, açıklamasında ekolojik yıkımın yalnızca doğayı değil, insan sağlığını, ekonomiyi ve toplumsal yaşamı da derinden etkileyen küresel bir sorun olduğuna dikkat çekerek, yaşadığımız bu haftanın, gerekli önlemler alınmazsa geri dönülemez kayıplarla yüzleşeceğimizi hatırlamak için önemli bir fırsat olduğunu vurguladı. "Hepimiz yaşam alanlarımızın giderek yok olduğuna üzülerek tanıklık ediyoruz" diyen Yavuz, kuraklıktan çöp sorununa, endüstriyel ve nükleer kirlilikten ormansızlaşmaya, tarım alanlarının daralmasından sağlıksız yapılaşmaya kadar birçok sorunun, tüm canlı yaşamını tehdit eden bir bütünün parçaları olduğunu belirtti.

Tarım topraklarının sanayiye, madenciliğe, turizme ve konut projelerine tahsis edildiğini, TOKİ eliyle bu alanların kent rantına kurban edildiğini ifade eden Yavuz, tarım ve hayvancılığın dışa bağımlı hale getirildiğini ve ülkenin gıda güvencesinin tehlikeye atıldığını söyledi. En temel yaşam kaynağı olan suyun dahi “ticari mal” ilan edilerek Dünya Bankası ve IMF gibi dış kurumların direktifleriyle yönetildiğini belirten Yavuz, suyun artık bölgesel bir denge unsuru değil, uluslararası pazarlık aracı olarak görüldüğünü dile getirdi.

Ekolojik tahribatın ardında yalnızca bilinçsizlik ya da ihmalin değil, doğrudan doğruya bilinçli bir saldırının bulunduğunu söyleyen Yavuz, bu yağma ve talanın önündeki yasal engellerin kaldırılması için imardan orman yasalarına, mera düzenlemelerinden kıyı kanunlarına kadar binlerce rant odaklı yasal düzenleme yapıldığını aktardı. Bu kapsamlı saldırının, sadece doğayı değil, aynı zamanda insanların yaşam hakkını da hedef aldığını ifade etti.

Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, sanayileşme, kalkınma ve üretim politikalarının insan hayatına ve doğal çevreye zarar vermeden şekillendirilmesi gerektiğini savunduklarını belirten Yavuz, bilimsel ve teknik aklın doğa ve insanlık yararına kullanılması için çaba harcadıklarını kaydetti. “Hayatı ve ekolojik dengeyi görmezden gelen, halkın geleceğini tehdit eden tüm uygulamalara karşı yoğun bir mücadele yürütüyoruz” diyen Yavuz, bu mücadelenin yalnızca bugünün değil, aynı zamanda geçmişin ve geleceğin mücadelesi olduğunu vurguladı.

Açıklamasında, çevre mücadelesinin sembol isimlerini de anan Yavuz, Hopa’da derelerin ticarileşmesine karşı yürütülen mücadelede yaşamını yitiren Metin Lokumcu’yu ve 3 Eylül 2024 tarihinde Artvin’in Cankurtaran bölgesinde mesire alanı projesine karşı direnirken silahla vurularak hayatını kaybeden Reşit Kibar’ı andı. Bu mücadelelerin özünde, doğayı sömürmeye yönelik kapitalist anlayışa karşı duruş olduğunu ifade eden Yavuz, “Bu anlayış Cerrattepe’den Fatsa’ya, Kaz Dağları’ndan Akbelen’e kadar her yerde ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ve tabiat varlıklarımızı yok etmektedir. Bu anlayış yaşamı sürdürülemez hale getirmektedir” dedi.

Hakan Yavuz’un açıklamaları, özellikle Artvin özelinde yaşanan doğa tahribatlarının son zamanlarda artan heyelanlarla da doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Bölgede yapılan maden aramaları, baraj ve HES projeleri doğanın dengesini bozarken, toprak kaymaları ve seller gibi afetlerin artışı da bu projelerin doğrudan sonucu olarak değerlendiriliyor. Artvin’de yaşayan halk, yaşam alanlarının her geçen gün daha da daraldığını, su kaynaklarının azaldığını, ormanların yok olduğunu gözleriyle görüyor.

Çocuklar Okullarda Değil Fabrikalarda
Çocuklar Okullarda Değil Fabrikalarda
İçeriği Görüntüle

Basın açıklamasının sonunda Hakan Yavuz, siyasi iktidara seslenerek “Ülkemizi ipotek altına alan rant projelerinden vazgeçilmeli; piyasa için değil, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için çevreye duyarlı ve doğal kaynakları korumaya yönelik politikalar hayata geçirilmelidir” çağrısında bulundu.

Yavuz’un sözleri, yalnızca bir çevre mühendisinin uyarısı değil; aynı zamanda bir bölgenin, bir ülkenin ve gezegenin geleceği için yükselen bir çığlıktı. “Bizler açgözlü şirketlerin ormanlarımızı, tarlalarımızı, derelerimizi, köylerimizi, insanlarımızı yuttuğu, tükettiği bir ülke ve gelecek istemiyoruz” diyerek sözlerini noktalayan Yavuz, doğa talanına karşı yürütülen mücadelenin kararlılıkla süreceğini ifade etti.

Muhabir: Ali Eray ÇELİK