Şavşat’ta haftalık kurulan halk pazarı her zamanki gibi kalabalıktı. Yaz aylarında nüfusu katlanan ilçede pazar alanı insanlarla dolup taşarken, bu kalabalık esnafın yüzünü güldürmeye yetmedi. Tezgahların önünde dolaşan, ürünlere bakan, fiyat soran vatandaşların önemli bir kısmı alışveriş yapamadan alandan ayrıldı. Hem pazarcı esnafı hem de alışverişe çıkan Şavşat halkı ekonomik krizin yükünü omuzlarında taşıyor. Tezgahların başında yapılan sohbetler, Türkiye’nin dört bir yanında hissedilen geçim sıkıntısının Şavşat’taki izdüşümü gibiydi.
Pazarcı esnaflarından Ayhan Kınalı, kalabalığın yanıltıcı olduğuna dikkat çekiyor. “Pazar kalabalık ama alıcı yok” diyerek başladığı sözlerine şöyle devam etti:
“Fiyatlar ucuz olsa insanlar satın alır. Yaz aylarında Şavşat çok kalabalık ve bugün de öyle, ama satış yok. İnsanların alım gücü çok düşük. Önceliklerini yiyeceğe ayırıyorlar, bu yüzden giyime para kalmıyor. Gelip fiyat soruyorlar, bakıyorlar ama almadan gidiyorlar. Zarar etmemize rağmen mecbur geçimimi sağlamaya çalışıyoruz. Kar oranlarımızı çok düşük tuttuk ama yine de fayda etmiyor.”
Vatandaş cephesi ise en az esnaf kadar karamsar. Emekli Binali Özbek, pazardaki fiyatların kendisi için ulaşılamaz olduğunu söylüyor. “Emekli maaşı yetmiyor. Bugün pazara geldik ama her şey çok pahalı. Eskiden pazara geldiğimizde rahatça alışveriş yapardık, şimdi sadece uzaktan bakıyoruz. Bir kilo elma bile alamıyoruz” diyerek çaresizliğini ifade ediyor.
Pazarcı esnafı Orhan Yılmaz da ürünlerin fiyatlarıyla ilgili algının tersine işaret ediyor:
“Fiyatlarımız piyasaya göre iyi ama esas sorun mazot. Tezgahlarımızda ürünler 80-100 lira arasında. Bugün pazar kalabalık ama bizim işimiz temel ihtiyaç olan yiyecek olduğu için insanlar bütçesine göre alışveriş yapıyor. Ancak üretim olmayınca, bir de emekli şehri olunca işler zorlaşıyor.” Yılmaz, nakliye ve üretim maliyetlerindeki artış nedeniyle birçok ürünün fiyatının el yakar hale geldiğini belirtiyor: “Mazot fiyatları böyleyken biz buraya gelene kadar zaten zarar ediyoruz. Satış da olmayınca her hafta daha da kötüye gidiyoruz. Kendi yediğimizden kıstığımız oluyor, ama yine de yetmiyor.”
“Bu şartlarda daha ne kadar dayanabiliriz?”