Ayşe ÖZDER
Günümüzde masa başı çalışma koşulları, spor yapmama, kötü beslenme alışkanlığına bağlı kilo alma gibi nedenler kas ve omurda sistemini olumsuz etkiliyor ve travmalara karşı sizi daha da dayanıksız hale getiriyor. Boyun, sırt ve bel ağrısı denince akla hemen fıtık gelmektedir. Omurga kemiklerinin; içinden geçen omurilik için ortası delik ve omurgalara tutunan bağ ve kas gibi yumuşak dokuları destekleyebilmek açısından ve gerek kendi aralarında gerekse kaburgalar ile yaptığı eklemelerin sağlamlığı açısından girintili çıkıntılı bir yapıya sahip olduğunu belirten Fizyoterapist Berkant Ketenci, “Her omur eklemi arasından ilgili seviyeye duysal-motor girdi getirip-götüren sinir ağları, ilgili seviye ile bağlantılı iç organlara uyarı götüren sinir ağları ve damar yapılar geçmektedir. Ayrıca tüm bu yükün kemik yapılara binmesinin getireceği olumsuzluklara karşı her iki omur kemiği disk adı verilen yapılar ile birbirinden ayrılmıştır. Bu yapıların temel görevi yükü absorbe ederek dengeli bir şekilde dağıtmaktır” dedi.
Duruş bozuklukları, travma, romatolojik problemler vb. neticesinde bozulmaya uğrayan disk yapısının dışarı doğru taşma yapması ve ilgili segment sinir köküne bası yapması fıtık olarak adlandırıldığını açıklayan Fizyoterapist Ketenci, “Teoride 4 seviye olan fıtığın, evre 1 den evre 4 gidildikçe gösterdiği semptomlar artmaktadır. Klinikte bel ve boyun fıtıkları sıkça görülürken sırt fıtıkları daha nadir görülmektedir.
Radyolojik görüntüleme yöntemleri neticesinde evrelendirmesi yapılan fıtık her zaman görüntü ile uyumlu semptom göstermeyebilir. Genellikle, fıtık seviyesi ile ilgili bölgede ağrı, uyuşma, kas kuvvetsizliği gibi semptomlar gözlemlenirken ileri seviye fıtıklarda çok ciddi uyuşma, hissizlik, seviyeye bağlı olarak idrar tutmamama, yine seviyeye bağlı olarak kaka tutamama, iki uzuv arasında ciddi kalınlık ve hacim farkları, ileri derece kuvvet kaybı gibi durumlar söz konusu olabilir” diyerek bu gibi problemler gözlemlendiğinde mutlaka uzman bir hekime danışıp, vereceği karar doğrultusunda bir fizyoterapiste danışmanın elzem olduğunu ekledi.
Fıtıklaşmanın tıpkı elin kesilmesi sonrası görülen yara dokusuna benzer şekilde vücudun kendi ürettiği bir yara dokusu olarak değerlendirdiğini ve doğru egzersiz yaklaşımlarıyla, gün içi ergonomik düzenlemeler ile yara iyileşmesinin tetiklenmesi neticesinde vücudun kendi bağışıklık sistemi elemanları tarafından temizlenip gerilemesinin mümkün olan bir yapı olduğunu belirterek açıklamasına devam eden Ketenci, “ Vücudumuz hasarlı dokuyu koruyabilmek için kendince kompansasyonlar geliştirir ve bu genelde duruşumuza yansır. Örneğin belimizde L4-L5 seviyesinde sol tarafa bası yapan bir fıtık olduğunu farz edelim, böyle bir durumda vücudumuz o bölgedeki yükü alıp travmayı daha da büyütmemek için bi taraf kalçaya daha çok yük verir. Bizler uzman gözüyle değerlendirdiğimizde bu duruşun normal olmadığını ve düzeltilmediği taktirde daha büyük problemlere yol açabileceğinin bilincinde olup ona yönelik düzeltici hamleler uygularız fakat sürecin başlarında bu durum vücudun hoşuna gitmeyeceği için olumsuz tepkiler verebilir. Bunun bilincinde olup seansaları ve ev programımızı aksatmamız oldukça önemlidir” dedi.
Klinikte, Boyun, sırt ve bel fıtığına yönelik tüm omurgaya ve bağlantıları dolayısıyla kalça, kürek kemiği-omuz kuşağı gibi yapılara hem eklemler açısından blokaj ya da hareket kusuru olup olmadığına hem de kaslar açısından spazm, gerginlik, kulunç olup olmadığına yönelik detaylı bir değerlendirmeyi takiben saptadıkları mekanik problemler için kas ve yumuşak dokulara miyofasyal gevşetme teknikleri, eklemlere ise mobilizasyon-manipülasyon teknikleri ve kalıcılığı artırmak için kişiye özgü planlanmış ev egzersiz programları uyguladıklarını söyleyen Ketenci “Unutmayalım ki iyileşme bir süreçtir ve kişiye özgüdür. Değerlendirme ve detaylı bilgi için kliniğimi ziyaret edebilirsiniz, sağlıklı günler dilerim” diyerek açıklamasını sonlandırdı.