Yüksek enflasyon ve ekonomik kriz, eğitim giderlerini katlarken, kırtasiye ürünlerinden okul kıyafetlerine kadar birçok temel ihtiyaçta fahiş zamlar yaşandı. Artan fiyatlar, özellikle dar ve orta gelirli aileler üzerinde büyük bir mali yük oluşturuyor.
Veliler, okul alışverişlerinde bir öğrencinin ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir yelpazede harcama yapmak zorunda kalıyor. Okul kıyafetleri, spor ayakkabısı, beslenme çantası ve kırtasiye malzemeleri gibi temel ürünlerdeki fiyat artışları dikkat çekiyor. Örneğin, geçtiğimiz eğitim yılına göre okul kıyafetlerinin fiyatı yüzde 60, okul çantası yüzde 60, spor ayakkabısı yüzde 63 oranında zamlandı. Defter ve kalem gibi kırtasiye malzemelerinde ise yüzde 50 ila yüzde 67 arasında artışlar gözlemlendi.
Aileler için bir öğrencinin okul masraflarını karşılamak, özellikle iki veya daha fazla çocuğu olan veliler için neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Temel okul ihtiyaçları için harcanan toplam tutar, ilkokul öğrencileri için 3 bin 000 TL ila 5 bin 000 TL arasında değişirken, ortaokul ve lise öğrencilerinde bu miktar 6 bin 000 TL’yi aşmaktadır. Teknolojiye yönelik ihtiyaçlar da eklendiğinde, bu masraflar 10 bin 000 TL’nin üzerine çıkabilmektedir.
Eğitim Sen Artvin Şube Başkanı Köksal Gümüş ve Eğitim İş Artvin Şube Başkanı Filiz Yılmaz konu ile açıklamalarda bulundu.
Eğitim Sen Artvin İl Başkanı Köksal Gümüş, bu konudaki endişelerini dile getirerek, artan eğitim masraflarının eğitime erişimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini vurguladı. Gümüş, “Okul ihtiyaçlarını karşılayamayan aileler, çocuklarının eğitimi konusunda büyük zorluklar yaşıyor. Bu durum, çocukların okuldaki başarısını ve motivasyonunu olumsuz etkiliyor” dedi.
Gümüş, artan masrafların yalnızca veliler için değil, öğrenciler için de psikolojik baskılara yol açtığını belirtti. Eski ya da yetersiz kıyafet ve kırtasiye malzemelerine sahip olan öğrencilerin, sosyal uyum sorunları yaşadığını ve bu durumun okul ortamındaki akademik başarıyı olumsuz etkilediğini ifade etti. Gümüş, velilerin sadece kırtasiye değil, aynı zamanda okul servisleri, ek kurslar ve sınav hazırlık malzemeleri gibi masraflarla da başa çıkmaya çalıştığını söyledi.
Köksal Gümüş, eğitim hakkının her çocuğun temel hakkı olduğunu belirterek, devletin bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Gümüş, "Devlet, eğitim masraflarını üstlenerek ailelerin üzerindeki yükü hafifletmeli ve çocukların eğitime daha iyi odaklanmalarını sağlamalıdır. Eğitimde piyasalaştırma ve ticarileştirme politikaları yerine kamusal eğitim anlayışı benimsenmeli, tüm öğrencilerin eşit şartlarda eğitim alması için gerekli adımlar atılmalıdır" ifadelerini kullandı.
Eğitim-İş Artvin Şube Başkanı Filiz Yılmaz, 2024-2025 eğitim-öğretim yılına girilirken eğitimin karşı karşıya olduğu sorunları dile getirdi. Yılmaz, eğitimin mevcut hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle siyasetin aracı haline getirilmeye çalışıldığını belirtti. Yılmaz, bu süreçte devralınan sorunlara yenilerinin eklendiğini ve eğitimin her geçen gün daha da zorlaştığını ifade etti.
Yılmaz, MEB'in eğitimin durumuna dair düzenli raporlar hazırlamak yerine, hükümetin güncel söylemlerini eğitim sistemine entegre etmekle meşgul olduğunu söyledi. Bu nedenle yeni dönemde eğitimde hangi sorunlarla karşılaşılacağının belirsiz olduğunu vurguladı. Eğitim-İş olarak, bu belirsizlik karşısında velilere ve kamuoyuna somut bilgiler vermenin şart olduğunu belirten Yılmaz, şu tabloyu çizdi:
Yetersiz Okul ve Derslik Sayısı: Okul ve derslik yetersizliği nedeniyle ikili eğitim uygulaması ve taşımalı eğitim sisteminin devam edeceği, sınıflardaki öğrenci sayılarının yine yüksek olacağı ifade edildi. Yılmaz, eğitime ayrılan bütçenin ise giderek azaldığını belirterek, 2016’da yüzde 13,3 olan eğitim bütçesinin, 2025 yılı için yüzde 10,8 olarak öngörüldüğünü söyledi.
Temizlik ve Güvenlik Sorunları: Yıllardır okullara yeterli kadrolu hizmet personeli atanmadığını belirten Yılmaz, okulların hijyen, bakım ve onarım gibi hayati ihtiyaçlarının görmezden gelindiğini vurguladı. Okullarda temizlik ve güvenlik görevlisi eksikliğinin velilerden zorunlu bağış talep edilmesine neden olduğunu ifade eden Yılmaz, bu durumun eğitimin mali sıkıntılarının bir göstergesi olduğunu söyledi.
Yılmaz, okulların temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarının geçici iş gücüyle sağlanmaya çalışıldığını ancak bunun sürdürülebilir bir çözüm olmadığını belirtti. 29 Ağustos 2024'te yayımlanan yönetmelikle geçici olarak istihdam edilen kişilerin haftalık yalnızca üç gün ve düşük ücretlerle çalıştırılacağını söyleyen Yılmaz, bu durumu emek sömürüsü olarak nitelendirdi. "Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği geçici işgücüyle sağlanamaz; kalıcı çözümler için gerçek adımlar atılmalıdır" dedi.
Yılmaz, velilerin karşı karşıya kaldığı kırtasiye, ulaşım ve beslenme masraflarının altını çizdi. Artan enflasyonun velileri zorladığını belirten Yılmaz, bu eğitim döneminde de beslenme çantalarının boş kaldığını, çocukların musluklardan su içmek zorunda kaldığını vurguladı. Ayrıca öğretmenlerin alım güçlerinin düştüğünü ve eğitimdeki sorunların katlanarak devam ettiğini belirtti.
Yılmaz, eğitim sistemindeki gericileştirme politikalarına da değinerek, yeni müfredatla birlikte eğitimin bilimsellikten uzaklaştığını söyledi. Bu eğitim döneminde de gerici vakıf ve derneklerle yapılan protokollerin artacağını belirtti.
Eğitim-İş olarak bu duruma karşı mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Yılmaz, "Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla çalışacağız" dedi.