"Ne oluyoruz, savaş mı var" diye sonra Soydan, Türkiye'nin bir kabile devleti olmadığını hukuk ve kanunlar yürütüldüğünü söyledi. Kavga yerine fikirlerin yarışması gerektiğini belirten Soydan "Türkiye'yi doğru, isabetli, ülkenin beklentileri ile örtüşen çözümleri olanlar yönetsin. Her şey konuşulsun; ama sertlik, kavga ve kabadayılık yapılmasın" ifadelerini kullandı.
Soydan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
"Seçim öncesi sertlik ve kara propaganda üslubu hepinizin dikkatini çekiyor, sanırım! Ne oluyoruz, savaş mı var? Sonuç olarak seçime gidiyoruz. İşin sonunda kazanmak da var; kaybetmek de. Birbirimizden bu derece uzaklaşmak doğru mu? Türkiye bir kabile devleti değil ki. Hukuk ve kanunlar yürürlükte. Tatlı bir rekabetle, medeni ölçüler içinde, geleceğin yöneticilerini belirlemek o kadar zor mu? Kavga yerine, fikirler yarışsın. Kişisel hırslar yerine, çözümler konuşulsun. Ayak oyunları yerine, seçimler er meydanına dönüşsün.
Hani, futbolda "İyi oynayan kazansın" denilir ya! Türkiye'yi de doğru, isabetli, ülkenin beklentileri ile örtüşen çözümleri olanlar yönetsin. Her şey konuşulsun; ama sertlik, kavga ve kabadayılık yapılmasın. Seçime girme yeterliliğine sahip bütün partilere âdil tanıtma fırsatı verilsin! Centilmence bir yarış ortaya çıksın! Türkiye; örnek, ideal ve düğüne, bayrama gider gibi sandıklara koşan bir güzellik ortaya koyabilmelidir! Bu aziz milletin hakkını yemeyin. Halkımız bunu fazlasıyla yapabilecek güç ve iradeye sahiptir. Yeter ki, kavgacı ve hırslılar aradan parazit yapmasın!6 Şubat depreminde milletimizin birbiriyle kenetlenerek tek vücut olduğuna şahit olduk. Herkes görüş farklılıklarını bir tarafa bıraktı; depremzedelere yardıma koştu. Kimi maddi destek oldu; kimi lojistik destek sağladı. Seyyar aşevleri kuruldu; kardeşlerimizi aç ve susuz bırakmadılar. Bu ülkeyi yönetmeye talip olanlar, "bu destanlık kenetlenmeyi" örnek almalıdırlar. ÇÖZÜMLER KONUŞULSUNSEÇİMLER, sorunların konuşulup çözümlerinin ortaya konulması için güzel bir fırsattır. Ama medenice olması şartıyla! Son senelerde nice facialar yaşadık. Nice canlarımız gitti. Maddi ve manevi kayıpların haddi, hesabı yok. İhmal ve tedbirsizlikler hep konuşuluyor; ama bir türlü tedbirler alınıp ön hazırlıklar yapılmıyor. Çoğumuz sorumluluğunun farkında değil Millet olarak; sel felâketleri, maden kazaları (grizu patlamaları), orman yangınları, deprem faciaları gibi ülkenin geleceğini tehdit eden olaylar yaşadık. Her biri hakkında raporlar hazırlandı, eksiklikler, ihmaller, tedbirsizlikler ortaya kondu. 1, 2, 3, 4... Yöneticilerimiz daha kaçıncı faciadan sonra tedbir almaya girişecekler? Tedbir almadan suçu kadere yüklemek doğru mu? Afet yönetmeliği, felâketin yaşanmasından hemen sonra görevlilerin işlerinin başında olmasını emrediyor. Depremde arama kurtarma çalışmalarının koordinasyonu AFAD'ın uhdesindedir. İlk 48 saat içinde depremzedelere müdahale yapılamadığı çok konuşuldu. Hatay'ın iş adamı ve hayırseverlerinden, Saadet Partisi GİK Üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, Hatay'da devletin ancak 72 saat sonra depreme müdahale ettiğini söyledi. Peki, bu skandalların bir tek sorumlusu da mı yok? Hele, vatandaşın, yılın en soğuk günlerinde, enkaz altında feryat ettiği, yüz binlercesinin aç ve açıkta çaresiz kaldığı çok kritik ve can derdine düştüğü bir atmosferde, ihtiyaç sahiplerine hemen çadır dağıtmasıyla tanıdığımız Kızılay'ın başka bir hayır kurumuna çadır ve battaniye satma skandalına ne demeli? SORUMLU KİM? DEVLETİN çıkarlarını ciddiye alma konusunda, Batı ülkelerinin bazı uygulamaları dikkatinizi çekiyor mu? İngiltere'de büyük iddialarla başbakan olan LizTruss, ilk 45 günlük icraatlarını değerlendirdi ve Sterlin'in değer kaybettiğini; tahvil piyasasının çöktüğünü görünce, ülkesine zarar vermemek için istifasını açıkladı. (Ekim 2022) Yunanistan'da 36 kişinin tren kazasında ölmesiyle, "Onlar haksız yere yaşamını yitirdi" diyerek anılarına duyduğu saygı için ulaştırma bakanı istifa etmişti. (28. 2. 2023) Ya bizde! Depremde 50 bin kişi öldü; 11 şehir harabeye döndü. Arama kurtarma koordinatörleri görevlerinde gecikti. Vatandaş can derdinde iken, en ihtiyaç duyulan çadır satma skandalı yaşandı. Bütün bunların sorumluluğu kimin üzerinde? Türkiye böyle bir sahipsizlikle nereye gider, dersiniz? Hayır, hayır! Bu böyle gitmez, gitmemeli! İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? "Bir damla kan, bütün dünyaya bedeldir" diyen bir medeniyetin mensupları bu kadar büyük bir haksızlığa kayıtsız kalamaz. İnsaflı, vicdanlı, insan sevgisiyle dopdolu; sorumluluk sahibi yöneticilere muhtacız. Yapıcı, uzlaşmacı, birleştirici bir dil kullanmasıyla tanınan Saadet Partisi'nin sorumluluk anlayışı örneğimiz olmalıdır."
Ayla ALKAN