Hayrettin Karaman’ın vadeli yani faizli hesaplara devletin ekstra ödediği ve adına Kur Koruma denilen faizcileri destekleme işleminin caiz olduğunu ve bu işlemin devletin bir hibesi olduğunu açıkladığını belirten Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan yayınladığı açıklamada “İlahiyatçıların ve hocaların görevi, devletin/hükümetin yaptığı her icraata kılıf bulmak, caiz fetvası vermek değil; devleti/hükümeti düşündükleri kadar milleti yani Müslüman halkı da düşünmeleri ve hakkaniyetle fetva vermektir. Böyle önemli meseleler, din adamlarının tek başına verebileceği türden fetvalar olmayıp, geniş katılımlı, dini hassasiyet taşıyan iktisatçılarla birlikte tartışılıp karara bağlanmalıdır” dedi.
Soydan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Hazine ve Maliye Bakanlığının "Kur Korumalı TI. Vadeli Mevduat Hesabı’nın 21 Aralık 2021 tarihinde yürürlüğe koymasının hemen ardından caiz fetvaları peş peşe geldi. Bu cümleden olmak üzere 26.12.2021 tarihinde Yenişafak'ta Hayrettin Karaman "Azdıran para piyasasına çare" başlıklı yazısında, "Bazı hocalar, devletin ödemesinin faiz olduğu kanaatindeler. Ben bu kanaatte değilim, devletin ödemesi hibedir diyorum. Aynı kanaatte olan hocalardan bir kısmımın yazdıklarını aşağıda kısmen vereceğim" dedikten sonra kendisi gibi düşünen "Orhan Çeker, Faruk Beşer, Mehmet Odabaşı ve Ahmet Yaman'ın aynı istikametteki fetvalarını paylaştı. Karaman, vadeli yani faizli hesaplara devletin ekstra ödediği ve adına Kur Koruma denilen faizcileri destekleme işleminin caiz olduğunu ve bu işlemin devletin bir hibesi olduğunu açıklarken işi siyasete getirerek, "İçeriden ve dışarıdan Erdoğan'ı düşürmeyi dava edinmiş olanların oyunları yüzünden" böyle bir uygulamanın zorunlu olduğunun da altını çiziyordu. Karaman'ın fetvadaşlarından Faruk Beşer: "Devlet buna mecbur gözüküyor. Eğer öyleyse, akıllı diyemesek de rasyonel bir çözüm bulmuştur. Devlet adına bir zaruret vardır ve yapılana bu yönüyle bakmak gerekir" demekteydi. Beşer, devletin mecbur olduğu saikiyle meseleye caiz fetvası vermekteydi ancak rasyonel gördüğü Kur Korumalı Mevduat sistemi, geldiğimiz noktada hiç de rasyonel değil tam aksine devletin sırtına yük olmuştur. Orhan Çeker: "Devletin hibede bulunması elbette caizdir, ona diyecek bir şey yok; fakat hibede döviz kurunun ölçü alınması sanki uygulaması çok zor veya mümkün değil gibi... Kanaatimce TEFE-TÜFE ortalaması ölçü alınmalıdır" demektedir. Çeker, devletin ödediğinin faiz değil hibe olduğunu ve bunun caiz olduğunu iddia etmektedir. Mehmet Odabaşı'nın fetvası ise tam bir fecaat. Odabaşı: "...mevcut karar bir yangın yerinde acilen alınması gereken bir tedbirdi ve elhamdülillah gördüğümüz kadarıyla başarılı oldu. Devletin desteği kesinlikle faiz değildir. Ancak bu desteğin faizli muameleler için teşvik edici yönü bulunmaktadır, denebilir. Gerçi ister teşvik edici yönü olsun ister olmasın vatandaşın ezici bir çoğunluğu zaten bankalarla çalışıyor" demektedir .Odabaşı "Elhamdülillah başarılı oldu" diyor ancak geldiğimiz noktada başarılı olmadığı görüldü; dövizin yükselişi durdurulamadı. Fetvayı verdiği tarihte dolar kuru: 12,99 idi, bugün 26,95. Devletin kasasından faizcilere döviz kurlarındaki iki kat artıştan dolayı milyarlarca dolar ödendi.
Odabaşı'nın devlet faizi teşvik etse ne olur ki zaten vatandaşın birçoğu bankalarla çalışıyor demesi, faizi meşru, yaygın ve alışılagelmiş göstermesi tam bir akıl tutulması. Ahmet Yaman ise, "Konvansiyonel bankalarda vadeli ya da vadesiz hesap açmak, bunların faiz esaslı kurumlar olması sebebiyle caiz değildir. Caiz olmamakla birlikte konvansiyonel bankalarda açılan vadeli mevduat hesaplarına, ilgili vade sonunda Merkez Bankası'nca belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı baz alınarak verilen faiz ile USD döviz kuru arasında döviz lehine bir fark meydana gelirse bu farkın devlet tarafından ödenmesi, İslâm hukukunun klasik faiz teorisine göre 'faiz' olarak nitelendirilemez" demektedir bilgiç bir edayla.
Yaman'ın aksine Hazine ve Maliye Bakanlığı, "Bankaların, "Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Hesabı'na uygulayacağı asgari faiz oranı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının altında olmayacaktır" demektedir.
Hayrettin Karaman'ın yazısında bahsetmediği ancak açıklamalarıyla haberdar olduğumuz Fatih Kalender ve Cübbeli Ahmet'in "Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Hesabı" sistemine caiz fetvası verdiği görülmektedir. Fatih Kalender, Lalegül TV'deki konuşmasında, "Bu şekilde baktığımız zaman devletin vatandaşına bir hizmeti, bir yardımı olarak telakki edilebilir" demektedir. Sunucunun, "Yani bunu gizli faiz olarak nitelendirmek diye bir şey mümkün değil" sözüne Kalender, "Fikhî olarak böyle" demektedir.
Cübbeli Ahmet, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında, "Devlet burada 3. şahıs olduğundan dolayı faiz ortadan kalkıyor" demektedir. Sunucunun: "Ne alakası var 3. şahsın?" sorusuna, "Devlet, parasının değerini korumakla mükelleftir. Vatandaşın parasının devlet mükellef olduğundan devlet de burada kısmen olsa da vazifesini yapıyor. Burada bir tanzim söz veriyor, parasını korumak için. Devletin altınının, dolarının değerinin düşmesine karşı verdiği miktar hibedir, faiz değildir. Bunu gönül rahatlığıyla alabilir. Ticaret yok burada" demektedir. Ortada vadeli yani faizli bir hesap vardır. Hazine ve Maliye Bakanlığının açıklamasına göre sistemden yararlanabilmek için vadeli yani faizli hesap açmak gerekmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), "Faiz yalnız (borcu) vadelendirme de olur" (Buhari, Müslim) buyurmaktadır. Faizli TL hesabına para yatırılmasına teşvik vardır. Bu teşvik sayesinde mudi, hem faizden hem de döviz artışından para kazanmaktadır. Parasını bankaya yatırmayan veyahut vadesiz hesapta parası olanlar TL'nin değer kaybından dolayı mağduriyet yaşarken bir avuç faizci parasına para katmaktadır. Devlet, vatandaşları arasında adaleti gözetmek zorundadır. Sebebi ne olursa olsun özellikle faize para yatıranlar vatandaşlarının kârını düşünüp diğer kısmını ihmal edemez.
Mevcut sistemdeki devletin hibesiyle fikhen hibe aynı değildir. KKM hibe değildir. İşin ehli iktisatçılar ile insaf sahibi ilahiyatçılar ve hocaefendiler mezkûr uygulamanın faiz olduğunu, hatta faize teşvik olduğunu söylemektedir. İlahiyatçıların ve hocaların görevi, devletin/hükümetin yaptığı her icraata kılıf bulmak, caiz fetvası vermek değil; devleti/hükümeti düşündükleri kadar milleti yani Müslüman halkı da düşünmeleri ve hakkaniyetle fetva vermektir. Böyle önemli meseleler, din adamlarının tek başına verebileceği türden fetvalar olmayıp, geniş katılımlı, dini hassasiyet taşıyan iktisatçılarla birlikte tartışılıp karara bağlanmalıdır."
Ayşe ÖZDER