Hopa’da, çevre mücadelesinin simge isimlerinden biri olan Reşit Kibar’ın 3 Eylül 2024’te katledilmesinin ardından düzenlenen protestolarda yaptığı konuşmalar nedeniyle tutuklanan Dursun Ali Koyuncu’nun davasında yeni gelişmeler yaşanıyor. Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 74 gün sonra hazırlanan iddianame, çevre aktivistlerine yönelik baskıları bir kez daha gündeme taşıdı. Halkevleri Hukuk Bürosu, Koyuncu’nun tutuklanma sürecinde ve sonrasında yaşanan usulsüzlükleri sert bir şekilde eleştirerek, iddianamenin hukuki bir belge olmanın ötesinde çevre mücadelesini kriminalize etme amacı taşıdığını ifade etti.
3 Eylül’de Reşit Kibar’ın, bölgede ağaç kesimlerine ve maden projelerine karşı yürüttüğü mücadelenin ardından öldürülmesi, Karadeniz’deki çevre savunucularını sarsmıştı. Bu olayın ardından Koyuncu, Hopa Devlet Hastanesi ve Borçka Orman Bölge Müdürlüğü önünde yaptığı konuşmalarla bölgedeki doğa tahribatına dikkat çekmişti. Ancak bu konuşmalar, Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “tehdit” gibi suçlamalarla ilişkilendirilerek soruşturmaya dahil edildi.
7 Eylül’de gece saatlerinde gözaltına alınan ve ters kelepçe takılarak doktor kontrolüne götürülen Koyuncu, Kars T Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Bu süreçte ailesi ve avukatlarının bile kendisiyle uzun süre iletişim kuramadığı, ifade işlemlerinin usule aykırı bir şekilde gerçekleştirildiği iddia ediliyor.
74 gün süren tutukluluk sürecinin ardından hazırlanan iddianamede, Koyuncu hakkında “tehdit,” “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret,” “kamu malına zarar verme,” “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” ve “suç işlemeye alenen tahrik” gibi suçlamalar yer aldı. Halkevleri Hukuk Bürosu, bu suçlamaların, çevre mücadelesini baskı altına almak için kurgulandığını savunuyor.
Özellikle Koyuncu’nun WhatsApp mesajlarında geçen “hukuk önünde hesap soracağız” ifadesinin delil olarak sunulması dikkat çekti. Avukatlar, bu tür ifadelerin suç unsuru olarak değerlendirilmesinin, hukuki sürecin ne kadar zayıf dayanaklarla yürütüldüğünü gösterdiğini belirtiyor.
Halkevleri Hukuk Bürosu’nun açıklamasında, iddianamenin temel hukuki kurallara aykırı bir şekilde hazırlandığı ifade edildi. Açıklamada, soruşturma sürecinde Koyuncu’nun lehine olabilecek delillerin göz ardı edildiği, aleyhte delillerin ise bağlamından koparılarak sunulduğu belirtildi. Avukatlar, bu durumun, Koyuncu’nun adil yargılanma hakkını ciddi şekilde ihlal ettiğini savunuyor.
Ayrıca, Koyuncu’nun çevre mücadelesinin ve Reşit Kibar’ın öldürülmesinin iddianameye dahil edilmemesi, davanın asıl bağlamından koparılmaya çalışıldığını gösteriyor. Avukatlar, iddianamenin yalnızca Koyuncu’yu değil, Karadeniz’de çevre mücadelesi veren halkı sindirmek için bir araç olarak kullanıldığını iddia ediyor.
Halkevleri Hukuk Bürosu, Koyuncu’nun tutukluluk süresinin hukuki değil, siyasi bir karar olduğunu ifade etti. Açıklamada, “74 gündür tutuklu bulunan müvekkilimiz, ağır tutukluluk şartları altında insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Tutukluluk, bir cezalandırma aracına dönüştürülmüş, hukuki gerekçelerle değil, çevre mücadelesini susturmak için sürdürülmektedir” denildi.
Koyuncu’nun avukatları, Reşit Kibar’ın öldürülmesinin ardından Hopa’da maden projelerine karşı yükselen tepkinin iddianamede tamamen göz ardı edilmesinin, dava sürecinin çevre mücadelesine karşı bir baskı aracı olduğunu ortaya koyduğunu belirtiyor. Açıklamada, “Karadeniz halkının maden projelerine ve doğa tahribatına karşı verdiği mücadele, bu davayla kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bu, yalnızca müvekkilimizi değil, tüm çevre savunucularını hedef alan bir girişimdir” denildi.
Karadeniz’de çevre mücadelesi, yalnızca bireysel bir savunma değil, bölgenin geleceği için verilen kolektif bir direniş olarak görülüyor. Reşit Kibar’ın ölümünün ardından yoğunlaşan bu mücadelede Dursun Ali Koyuncu, halkın sesi haline gelmişti. Halkevleri Hukuk Bürosu, Koyuncu’nun serbest bırakılmasının, yalnızca bireysel bir hak değil, çevre savunucularının mücadelesinin meşruiyetinin bir göstergesi olacağını ifade ediyor.
Koyuncu’nun iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilip edilmeyeceği ve duruşma tarihinin belirlenip belirlenmeyeceği merakla bekleniyor. Halkevleri Hukuk Bürosu, dava sürecini yakından takip edeceklerini ve hukuksuzluklara karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.
Dursun Ali Koyuncu’nun davası, Karadeniz’deki çevre mücadelesinin ve hukukun üstünlüğüne olan inancın sınandığı bir örnek olarak dikkat çekiyor. Bu süreç, yalnızca Hopa’da değil, tüm Türkiye’de çevre haklarına yönelik duyarlılığı artıran bir sembol haline gelmiş durumda.