İngiltere’den yola çıkarak bisikletle dünyayı dolaşmaya başlayan Tom ve Serah çifti, iki yıl süren bu eşsiz serüvenlerinin en özel duraklarından birine, Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan doğa harikası Artvin’e ulaştı. Onlar için bu şehir yalnızca yeşilin binbir tonu, dağların heybeti ya da Karadeniz’in özgün mimarisiyle değil; aynı zamanda aile bağlarının, hatıraların ve köklere dönüşün simgesi oldu.

Tom’un dedesi Yusuf, yıllar önce Artvin’den İngiltere’ye göç etmişti. O göç, bir ailenin kaderini değiştirmiş; yeni bir ülkede yeni bir yaşam başlamıştı. Yusuf orada evlenmiş, dört çocuk sahibi olmuştu: Suzan, Julide, Deniz ve Aydın. Tom, bu çocuklardan biri olan Suzan’ın oğlu; Serah ise onun hayat arkadaşı. Yani bu hikâyede sadece bir yolculuk değil, nesillerin birbirine uzanan elleri, bir geçmişin izini sürme arzusu ve yabancı topraklarda yeniden aidiyet hissetme çabası var.

İki yıl önce başladıkları bu bisiklet yolculuğu çifte birçok ülke kapısını aralamış. Nepal’in zirvelerinden Vietnam’ın kıyı kasabalarına, Arjantin’in geniş bozkırlarından Japonya’nın teknolojik şehirlerine kadar yaklaşık 20 ülkeyi pedallarla aşmışlar. Yol boyunca sadece coğrafyaları değil, kültürleri de tanımış; farklı halklarla tanışmış, farklı hikâyelere tanıklık etmişler. Ama içlerinde hep Artvin’e dair bir merak, bir çağrı olmuş. Tom, dedesinden çok fazla şey duymamış ama ailesindeki sessiz hatıralardan burasının önemli bir yer olduğunu hissetmiş. Ve bu nedenle Türkiye’ye geldiklerinde rotalarını doğrudan Artvin’e çevirmişler.

Artvin’e ulaştıklarında Tom’un ailesinden Süleyman Ergin onları karşılamış. Süleyman Ergin, Tom’un anneannesinin kardeşinin torunu; yani ailenin yaşayan hafızalarından biri. Tom ve Serah’ı tanıdıkları için çok mutlu olduklarını söyleyen Ergin, “Yusuf dayımız İngiltere’ye gittiğinde aileden tamamen kopmuş gibi olmuştu. Yıllar sonra torununun yeniden bu topraklara dönmesi bizim için çok büyük bir anlam taşıyor” diyor.

Whatsapp Görsel 2025 05 12 Saat 16.14.40 83407509Tom ve Serah, Artvin’de kaldıkları süre boyunca sadece doğaya değil, insanlara da hayran kalmış. Tom, Erenler köyüne yaptıkları ziyareti anlatırken gözlerinin dolduğunu gizlemiyor ve şu ifadeleri kullandı:

“Dedemin doğup büyüdüğü evi görmek, onun yürüdüğü yollarda yürümek, aynı gökyüzüne bakmak bana derin bir aidiyet duygusu yaşattı. Orada kalmak tarifsizdi. Büyük ailemizle tanıştık. Bizim için hayal gibi birkaç gündü. Burada bir ev yapmayı, yılda birkaç ay kalmayı çok isteriz.”

Çatılar Uçtu, Elektrikler Kesildi Çatılar Uçtu, Elektrikler Kesildi

Artvin’in insanlarının sıcaklığına da dikkat çeken Tom, “Burada misafir değilmişiz gibi hissettik. İnsanlar bizi o kadar içten karşıladı ki, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi. Misafirperverliklerini sadece yemek sofralarında değil, bakışlarında, sarılmalarında hissettik” diyerek duygularını paylaştı.

Serah ise bu ziyaretin kendi yaşamında çok özel bir yere sahip olacağını söylüyor. Doğaya olan hayranlığını dile getiren Serah, “Böylesine yeşil, böylesine huzurlu ve böylesine gerçek bir doğa uzun zamandır görmemiştim. Birçok ülke gezdik ama burası başka bir hissiyatla doluydu. Tom’un dedesinin doğup büyüdüğü yerlerde bulunmak, o toprağa ayak basmak bana da aidiyet duygusu kazandırdı. Sanki ailemizin parçalarını burada bulduk” diyor.

Çiftin yolculuğu henüz bitmedi. Artvin’den sonra Kuşadası’na, ardından Yunanistan ve Bulgaristan’a geçmeyi planlıyorlar. Ancak bu büyülü yolculuklarının sonunda, üç ay sonra İngiltere’ye dönerek işlerine devam etmek zorundalar. Hayat onları yeniden masa başlarına, bilgisayarlara, şehirlerin rutin koşturmacasına geri çağırıyor. Ama Tom ve Serah için artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

Artvin, onlar için yalnızca kısa bir mola yeri değil, ruhlarını dinlendirdikleri, geçmişlerine dokundukları yer oldu. Belki yıllar sonra, gerçekten burada bir ev yapacaklar. Belki çocukları ya da torunları, bir gün tıpkı onlar gibi bisikletle değilse de kalpleriyle aynı yolu izleyecek. Ve o zaman, Yusuf’un göçle başlattığı hikâye, yeniden başladığı topraklarda tamamlanmış olacak.

Editör: ALİ ERAY ÇELİK