Artvin’de boğacılar, 44. Kafkasör Kültür Sanat ve Boğa Güreşleri Festivali’ne büyük bir heyecanla hazırlanıyor. Yalnızca bir mücadele değil, kuşaktan kuşağa aktarılan bir sevdanın sahnesi olan güreşlerde, her boğa bir aile geleneğinin, her adım ise yılların emeğinin temsilcisi.

Artvin’in kültürel hafızasına kazınmış en köklü etkinliklerinden biri olan Kafkasör Kültür Sanat ve Boğa Güreşleri Festivali, bu yıl 2-6 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. Festival kapsamında 3 Temmuz Perşembe günü başlayacak boğa güreşleri için hazırlıklar aylar öncesinden başladı. Kentin yüksek rakımlı yaylalarında boğalar antrenmanlara çıkarılırken, boğa sahipleri de heyecanla büyük günü bekliyor.

Kafkasör Yaylası’nda sabahın ilk ışıklarıyla başlayan hazırlıklar, gün boyu devam ediyor. Boğalar, nefeslerinin açılması ve kas yapılarının güçlenmesi için rampa yollarında yürütülüyor, boyunduruklarla ağırlık çekiyor. Günlük ortalama 8 kilometre yürüyen bu hayvanlar, adeta sporcular gibi özel bir idman programından geçiyor. Onlarla birlikte ter döken sahipleri içinse bu süreç, yalnızca bir yarışa hazırlık değil; aynı zamanda kültürel bir mirasa duyulan sevgi ve sorumluluğun ifadesi.

Whatsapp Görsel 2025 07 01 Saat 11.53.29 D94C303926 yaşındaki Fırat Alpaslan, bu tutkuyu çocuk yaşlardan itibaren yaşayan isimlerden biri. Kafkasör Yaylası’nda "Genya" adlı boğasıyla birlikte kampa giren Alpaslan, güreş gününe kadar burada kalacak. Yaklaşık 10 yıldır boğa beslediğini belirten genç boğacı, bu sevginin bir miras olduğunu şu ifadelerle anlattı:

Yaz Kur’an Kursları Başladı
Yaz Kur’an Kursları Başladı
İçeriği Görüntüle

“Boğaları çok seviyorum. Bu sevgi, dedemden babamdan bana kalan miras. Dedem Kamil Alpaslan, Kafkasör Festivali'ni ilk düzenleyen kişi. O da, babam da yıllarca boğa besledi. Onlar da festivalin içinde aktif şekilde yer aldı. Benim için bu yalnızca bir hobi değil, aynı zamanda köklü bir aile geleneği. 2017 yılında kendi boğamla şampiyon oldum, o duyguyu tarif etmek zor. O zamandan beri bu tutkuyla devam ediyorum.”

Fırat Alpaslan, boğa yetiştirmenin zorluklarını anlatırken gözleri parlıyor. Onun için bu süreç, sadece fiziksel değil, duygusal olarak da emek isteyen bir iş Alpaslan, “Boğa beslemek sabır ve sevgi ister. Üç aydır yoğun tempoda antrenman yaptırıyorum. Günde ortalama 8 kilometre yürütüyorum, rampa yollarda yürütüp ağırlık çektiriyorum. Her şeyiyle ben ilgileniyorum. Yemeğinden suyuna, uykusuna kadar. Aramızda çok güçlü bir bağ var. Gözümün içine bakıyor, ne dediğimi anlıyormuş gibi beni dinliyor. Onu sadece bir hayvan olarak değil, ailenin bir ferdi gibi görüyorum” dedi.

Whatsapp Görsel 2025 07 01 Saat 11.53.28 D877881BAlpaslan, boğa güreşlerinin özünde şiddet değil, bir barış ve önleyici tedbir olduğunu vurguluyor. Bu açıklamasıyla festivalin felsefesini de şu ifadelerle özetliyor:

“Eskiden yaylalara çıkmadan önce, büyüklerimiz demiş ki: ‘Boğaları yaylalarda kavga edip birbirini uçurumlardan atmasın diye düz alanda güreştirelim, birbirlerini tanısınlar, barışsınlar.’ Kafkasör’deki güreşlerin temelinde bu var. Bu bir gelenek ama aynı zamanda bir tedbir. Hayvanlara zarar gelmemesi için her türlü önlemi alıyoruz. Onlar bizim evladımız gibi. Zarar görmesinler diye veteriner gözetiminden, uygun alanda güreştirilmelerine kadar her ayrıntıyı düşünüyoruz. Bu yüzden burada hiçbir şiddet unsuru yok.”

Fırat Alpaslan’a göre Kafkasör, sadece Türkiye’de değil, dünyada da eşi benzeri olmayan bir festival. Alpaslan “Türkiye'nin başka yerlerinde de boğa güreşleri var ama Kafkasör hepsinin üstünde. Herkesin hayali burada bir derece elde etmek. Çünkü bu sadece bir yarış değil; bir şöhret, bir onur, bir gelenek meselesi. Boğacılar için Kafkasör'de şampiyonluk, yıllar süren emeğin, sevdanın karşılığı demek. Buranın atmosferi bambaşka.” dedi.

Fırat Alpaslan, boğalarla kurduğu ilişkiyi anlatırken şu ifadeleri kullandı:

“Sabah onunla birlikte uyanıyorum, her yeni günü onunla karşılıyorum. Güreş alanına çıktığında sanki ben de onunla birlikte mücadele ediyorum. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyor, gözüm sürekli üstünde. Kazanıp kazanmaması ikinci planda... Önemli olan, o arenadan dimdik ve sağ salim çıkması. Çünkü o benim hayvanım değil, can yoldaşım. Güreşten sonra beraber geri dönerken birbirimize baktığımızda her şeyin karşılığını o bakışta görüyorum. O an, ‘İyi ki bu sevdaya gönül verdim’ diyorum.”

Muhabir: Ali Eray ÇELİK