Hopalı ve Kemalpaşalı kadınlar, Hopa’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştirdi.
Hopa Meydanında toplanan kadınlar, saat 16.00’da yürüyüş gerçekleştirdi. Hopa Meydanlarında yürüyen kadınlar, Hopa Belediyesi Önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Basın açıklaması sonrası Borçka Belediyesi Kadın Korosu şarkı söyledi.
Basın açıklamasını kadınlar adına Nurcan Altunkaya okudu. Altunkaya şu ifadeleri kullandı;
“25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nde diktatöre karşı direnirken katledilen Patria, Minerva ve María Teresa Mirabal bugün dünyanın dört bir yanında erkek iktidarlara karşı direnen kadınların mücadelesinde yaşıyor. Mirabal Kardeşlerin öldürüldüğü gün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde direnişlerimizi sokaklara, meydanlara taşıyoruz. Bugün bir kere daha erek egemen siyasetin uygulamalarına, devletin tüm kurumlarında ki gericileşmeye, savaş politikalarına karşı sesimizi yükselteceğiz.
Bitmeyen savaşlar, ekonomik kriz, yoksulluk tarihin her döneminde olduğu gibi toplumda ilk önce kadınları hedef alıyor. Erkek iktidarı krizleri fırsata çevirirken, kadınlar çocuklarının beslenme çantasına ne koyacağı gerçeğiyle yüzleşiyor. Derin yoksulluk kadınları çaresiz, çocukları aç bırakıyor. Krizlerle beraber güvencesiz olan işlerini bile kaybeden kadınlar, eve kapatılıyor, bakım emeği sadece kadınların üstüne yıkılıyor. Tek başına bakım emeğini üstlenen kadınların çaresizliği ve umutsuzluğu kat be kat artıyor.
Kâr hırsıyla talan edilen kentlerde, risk yönetimleri yapılmadığı için depremlerde, sellerde ölüyoruz. Üniversite okumak için kaldığımız yurtlarda bozuk asansörlerde ölüyoruz. Barınma hakkı karşılanmayan gençler, ya okullarını bırakmak zorunda kalıyor, ya da artık geleceğe dair hiçbir umutları kalmadığı için intihar ediyor,
Kadınlar işyerlerinde, sokakta, evde şiddete uğramaya devam ediyor. Bu şiddet karşısında öz savunma hakkını kullanan kadınlar cezaevlerindeyken istismarcılar, şiddet failleri, kadın düşmanları sokaklara salınıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden tek bir gecede tek bir adamın sözüyle vazgeçiliyor. Anayasa ve Medeni Kanun tartışmaları ile kazanılmış haklarımızın tamamına bir bir göz dikiliyor.
Hayatın her alanında gerici bir anlayışı kurmaya çalışan AKP sistematik olarak kadınları aileye mahkum etmek istiyor. Kadın ve aile bakanlığının dönüştürülmesi, kürtaj yasakları, kürtajın kamu hastanelerinde imkansız hale getirme, aileye dini rehberlik veren irşat büroları, şiddet uygulayan erkeklere arabuluculuk uygulamalarını hayata geçirme, kadınların boşanmasını zorlaştırmaya yönelik raporlar hazırlanması, nafaka hakkının gasp edilmeye çalışılması bunlardan bazıları. Kadınların yıllardır mücadele ederek kazandığı haklara göz diken AKP iktidarına sesleniyoruz; Bizler yalnız ve çaresiz değiliz. Erkek şiddetine karşı el ele vererek direniyoruz. Hayatlarımızdan, haklarımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok.
Yoksulluğun en somut görünen yüzü biz kadınlarız. İşten ilk çıkartılan, ev içerisinde esnek, güvencesiz, parça başı çalıştırılan, pazarlarda marketlerde en ucuz ürünleri bulmak için didinen biz kadınlarız. Yoksulluk yüzünden şiddet gördüğümüz evlerden çıkamıyoruz. Yoksulluk ve şiddet karşısında en büyük gücümüz dayanışmamız. Yaşamak için örgütleniyoruz. Bizlere reva görülen bu karanlığa karşı, eşit özgür bir hayatı kurmak için sermayeye ve erkek iktidarına karşı sokakları isyanımızla kuşatıyoruz
Kadınlar yoksullukla mücadele ederken iktidar kadınlara değil savaşa bütçe ayırıyor. Emperyalist savaşlar en çok kadınları ve çocukları etkiliyor. Savaş ve işgal siyaseti karşısında yaşamı savunmak, Ortadoğu’da, Filistin’de yaşamları ve özgürlükleri için direnen kız kardeşlerimizle dayanışmayı büyütmek için sokaklardayız.
Yaşamımızın her alanı dinci gericilikle kuşatılmış durumda. Hem kamusal hem de özel alanda kadınlar olarak yaşadığımız şiddet din ile meşrulaştırılıyor. Kadınların ve LGBTİ+ların yaşam haklarına saldıran dinci gerici iktidar istismarcı tarikatlar ve cemaatleri kolluyor. Dinci gerici örgütler her alanda kadınların yıllardır tırnakları ile kazıyarak elde ettikleri eşitlik ve özgürlükleri hedef haline getirebiliyor.
Her gün hayat kurtarmaya çalışırken öldürülen, şiddete uğrayan sağlık çalışanları için, “Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” diyen hekimler için, sermayeye ve tarikatlara teslim edilmiş eğitim karşısında, “eşit ve laik eğitim hakkımız” diyen eğitimciler için, nefret cinayetlerine ve ayrımcılığa karşı “buradayız, bir yere gitmiyoruz” diyen LGBTİ+ ler için, tarafı olmadığı savaşlarda mültecileştirilen kadınların ve çocukların uğradığı cinsel şiddete ve ırkçılığa karşı, ekolojik yıkıma karşı eşitlik ve özgürlük için mücadelemizi yükseltiyoruz. Yaşamlarımıza kast eden dinci gericiliğe karşı feminist mücadelemizle sokaklardayız.
Ali Eray ÇELİK