Panelde, farklı alanlardan uzmanlar bir araya gelerek kadına yönelik şiddeti çeşitli perspektiflerden ele aldı. Etkinliğe Hopalı ve Kemalpaşalı birçok kadın katılım gösterdi.
Gazeteci Evrim Kepenek, Avukat Serap Kayar, Avukat Gülsena Altınbaş ve Psikolog Berçem Akyol eşliğinde gerçekleşen panelin moderatörlüğünü ise Emek Yıldırım Şahin üstlendi.Panelde konuşma yapan Psikolog Berçem Akyol, kadına yönelik şiddetin kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranış olduğunu söyledi.
Fiziksel Şiddet, Psikolojik Şiddet, Cinsel Şiddet, Ekonomik Şiddet, Dijital Şiddet, Flört Şiddeti ve Israrlı Takip hakkında bilgi veren Akyol, fiziksel şiddet ve dijital şiddet üzerine durarak “Fiziksel Şiddet itip kakmak, tartaklamak, tokatlamak, tekmelemek. Kesici ve vurucu aletlerle bedene zarar vermek. Sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmak. Sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olmak suretiyle bedensel zarara uğratmak. Kadının para harcamasının kısıtlanması, çalışmasına izin verilmemesi, zorla çalıştırılması, ekonomik konulardaki kararların erkek tarafından tek başına alınması, kadının parasının elinden alınması, iş yerinde olay yaratmak suretiyle kadının işten atılmasına neden olunması.
Kadının iş bulmasını kolaylaştırıcı becerileri geliştirecek etkinliklerin engellenmesi vb. Bağırmak, korkutmak. Duygusal ihtiyaçların kontrol sağlamak için karşılanması veya karşılanmaması. Küfür etmek, tehdit etmek, hakaret etmek, duygu sömürüsü. Beceri ve yetilerini küçümsemek, karar mekanizmalarına dahil etmemek. Eve kapatmak, küçük düşürmek, lakap takmak. Yalnızlaştırmak, sevilmediğini söylemek. Kadının nasıl giyineceği, nereye gideceği, kimlerle görüşeceği konusunda baskı yapmak. Hasta, sorunlu veya deli olduğunu düşündürtmek. Çocukları suçlu hissettirmek için kullanmak. Dijital şiddet ise; cep telefonuna sürekli mesaj göndermek ya da kadının mesaj göndermesini istemek, ısrarlı bir şekilde cep telefonundan aramak. Akıllı telefon uygulamalarını kullanarak kadını takip etmek ve denetlemek. İletişim bilgilerini ona sormadan başka kişilere vermek. Çıplak fotoğraflarını çekmek veya çekmekle tehdit etmek, gizli kamera ile kayıt almak, bu kayıtları internet üzerinden yaymak veya yaymakla tehdit etmek, Sosyal medya hesaplarını karıştırmak ve buradaki bilgilerle kadını denetlemek, tehdit etmek. Sosyal medyada kadını küçük düşüren, hakaret ve nefret içeren paylaşımlarda, yorumlarda bulunmak” dedi.
Avukat Serap Kayar ve Avukat Gülsena Altınbaş, İstanbul sözleşmesi konusu üzerinde durarak sözleşmenin önemi anlattılar.
İstanbul Sözleşmesinin çıkış noktasından bahseden Avukatlar, Nahide Opuz olayına değinerek “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 11 numaralı ek protokolü kapsamında Türkiye'den yapılan bir bireysel başvuru sonrası Nahide Opuz Kararı, 2009 tarihli kararıyla, Türkiye'de Nahide Opuz'un yaşadığı şiddetten kurtulmak için birçok kez adli makamlara başvurmuş olmasına rağmen, devlet tarafından şiddetten korunamamış olması ile ilgili davada Türkiye'yi tazminata mahkum etmiştir.
Mahkeme, Nahide Opuz vakasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkına ilişkin 2. maddesinin, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine ilişkin 3. maddesinin ve ayrımcılığa uğramama hakkına ilişkin 14. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme kararında, devletlerin, istemeyerek dahi olsa, kadına yönelik şiddeti önleyememesinin, kadınların hukuk önünde eşit muamele görme hakkını ihlal ettikleri anlamına geldiği de vurgulanmıştır” ifadelerine yer verildi.
İstanbul Sözleşmesinin kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak tanımlandığını ifade eden Kayar, sözleşmenin kadınlara yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı ve kadınların insan haklarını korumayı amaçladığını söyledi.
İstanbul Sözleşmesinin temel tanımını yapan Avukat Gülsena Altınbaş, “ İstanbul Sözleşmesi, şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını tespit eder. Kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin ortadan kalkması için devletlerin kapsamlı ve bütüncül politikalar geliştirmesi gerektiğini söyler. Devletlerin şiddeti bitirmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini hem yasalarında hem de toplumsal yaşamda hayata geçirmesi gerektiğini belirtir. İstanbul sözleşmesi peki neye karşı korur? Kadınları, çocukları ve ev içi şiddete maruz kalan herkesi. Fiziksel şiddetten korur.
Taciz ve tecavüz dahil her türlü cinsel şiddetten korur. Ekonomik ve psikolojik şiddetten korur. İşyerinde mobbing ve taciz dahil her türlü şiddetten korur. Israrlı takipten korur. Dijital şiddetten korur. Çocukları şiddet dolu evlerde büyümekten korur.”
Gazeteci Evrim Kepenk ise Türkiye’de yaşanılan kadına şiddet ve kadın cinayetleri haberleri üzerinde durarak medyanın etkisinden bahsetti. Gazetecilerin şiddet olaylarını doğru ve etkili bir şekilde kamuoyuna aktarılmasındaki önemine değindi.
Konuşmaların ardından katılımcılar eşliğinde soru cevap yapıldı.
Etkinliğin temel amacı, kadına yönelik şiddet konusunda toplumda daha fazla farkındalık yaratmak ve bu şiddeti önlemek için çözümler üzerine konuşmaktı. Uzmanlar, kendi alanlarındaki bilgi ve deneyimlerini paylaşarak, katılımcılara farklı bakış açıları sundular. Kadına yönelik şiddetin toplumsal ve hukuki boyutları, Psikolojik etkiler ve destek mekanizmaları ve Medyanın rolü ve etkisi konuşuldu.
Bu etkinlik, kadınların bir araya gelerek dayanışma içinde güçlenmelerine ve kendi seslerini daha güçlü duyurmalarına olanak sağladı.