Yılmaz, Ramazan ayının sadece oruç tutmakla sınırlı olmadığını aynı zamanda ruhsal arınma, hayır işleme ve kötülükten uzaklaşma açısından da önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. Yılmaz, Maide Suresi’nin 2. ayetinden alıntı yaparak, "İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın" ifadesinin, İslam’ın, iyilikte bir araya gelmeyi ve kötülükten uzak durmayı öğütleyen temel bir öğreti olduğunu belirtti. 
Kur'an-ı Kerim’in insanlara, "İyi işler yapma" ve "kötülüklerden kaçınma" konusunda sürekli hatırlatmalar yaptığını ifade eden İl Vaizi, insanların farklı karakter ve yaratılışlarla var olduğuna değindi.  Yılmaz, Kur'an-ı Kerim’in, iyiliği sadece sözle değil, amelle ve davranışla yerine getirmeyi istediğini bir Müslümanın Allah’a, ahirete, peygamberlere ve kitaplara iman etmesi gerektiğini hatırlatarak, "İyilik, sadece yüzleri doğuya ya da batıya çevirmek değildir. Asıl iyilik, Allah’a rızası için yapılan her türlü hayır işidir," diyerek iyiliğin geniş kapsamına dikkat çekti. 
Yılmaz konuşmasına şu sözlerle devam etti; “Gerçekten insanlar farklı davranışlarda bulunurlar. Kimi insanları iyiliğe, hayra, Allah’a itaate davet eder ve bunun mükâfatını alır. Kimi de onları kötülüğe, şerre, Allah’a isyana davet eder, bunun cezasını görür. Bu gerçek yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir:  “Kim iyi işe aracılık ederse, onun sevabından hissesi vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse onun günahından payı vardır. Allah her şeye kadirdir.” (Nisa 85) Etrafımıza şöyle bir baktığımız zaman insanların birbirlerinden farklı yaratılış ve karaktere sahip olduklarını görürüz. Kimi insanlar iyilik, güzellik, insanlığa hizmet ve hayırda öncülük hususunda bir araya gelirler, birbirleriyle yardımlaşırlar, birbirlerine destek olurlar, bu yolda dernekler, vakıflar kurarlar. Kimileri de insanlara karşı düşmanlık, kötülük, şer ve Allah’ın yasak kıldığı fiilleri işleme hususunda bir araya gelirler, çeteler kurarlar, hayırda değil, şerde yardımlaşırlar, şerde birleşip birbirlerine destek olurlar. Yüce dinimiz ise müminlerin iyilik ve takva hususunda birbirleriyle yardımlaşmalarını, kötülük ve günahta yardımlaşmamalarını emretmektedir. Çünkü müminler birbirlerine dosttur. Nitekim bu hususta Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileridir, birbirlerini gözetirler. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı adabına riayet ederek kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onları Allah, geniş rahmetine mazhar edecektir. Çünkü Allah azizdir, hâkimdir, üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 71)
İyiliğin kapsamı geniştir. Yine Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimize göre iyiliğin kapsamı çok geniştir. Bu konuda Kur’an şöyle buyurur: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır, Allah’ın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir, antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte onlardır iddialarında samimi olanlar ve işte onlardır her türlü fenalıktan korunan takvalılar.” (Bakara 177) Takva; erdemli davranmak, kulluk bilincini içimizde canlı tutmak, yüce Allah’a iman edip O’nun emir ve yasaklarına uyarak O’na karşı gelmekten sakınmak, dünya ve ahirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç, söz ve davranışlardan sakınmak, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davranmaktır. Saymakla bitirilemeyecek kadar çok olan iyiliklerin bir yarış havası içinde yapılması ve Müslümanların bu hususta birbirleriyle yardımlaşması dinî bir görevdir. Dinimiz, fertlerin birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışmalarını, birbirlerine iyilikte bulunmalarını inanç ve takvadan kaynaklanan kardeşliğin bir gereği olarak görmektedir. Şüphesiz, yardımlaşma ve dayanışma sosyal bir varlık olmanın ve birlikte yaşamanın bir gereğidir. Ancak bu yardımlaşma hukuk ve ahlak ilkelerine, insanlığın ortak değerlerine aykırı olmamalıdır. Çünkü hukuk ve ahlak esasları gözetilmeden yapılan yardımlaşmanın İslam nazarında hiçbir değeri yoktur; çünkü İslam, haksızlığa yardımı zulüm sayar ve engellenmesini emreder. Sevgili Peygamberimiz, “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!” buyurmuş, bunun üzerine “Ey Allah’ın Resulü! Kardeşim mazlum ise yardım ederim, zalim ise nasıl yardım edeyim?’ diye sorulduğunda, Hz. Peygamber, ‘Onun zulmetmesine engel olursun, senin ona yardımın budur’ cevabını vermiştir.” (Buhârî, Mezâlim, 4) Hiç şüphesiz hayır üretme idealindeki insanlar arasındaki yardımlaşmalar, iyiliği yayma amacına yönelik yardımlaşmadır. Herkesin yapabileceği bir iyilik de mutlaka vardır. Müslüman yalnız bu iyilikleri yapmakla kalmamalı, başkalarının da bunları yapmasına yardımcı olmalı, onları da iyilik ve yardım konusunda teşvik etmelidir.
Yardımlaşma ve dayanışma dinimizin önemle üzerinde durduğu hususlardan biridir. Çünkü toplumda huzur, barış ve güven ortamının oluşturulması, insanların düzenli çalışmasının yanında birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması ve yardımlaşması ile mümkündür. Yukarıdaki ayet-i kerimede yüce Rabbimiz; bizleri iyilik ve takva hususunda birbirimize yardım etmemiz; günah işlemek, intikam almak, düşmanlık etmek, insan haklarını çiğnemek gibi hususlarda ise birbirimize yardım etmememiz ve Allah’a karşı saygılı olmamız hususunda uyarmış, aksi takdirde şiddetli azaba uğrayacağımızı haber vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de bizlere bildirilen iyilik, tüm hayatımızı kapsayan bir ahlak şeklidir ve bizim zaman zaman değil, tüm hayatımız boyunca uygulamamız gereken bir ibadettir. Saymakla bitmeyecek kadar çok olan bu tür davranışları bir yarış havası içinde yapmaya çalışmalıyız. Herkesin yapabileceği bir iyilik mutlaka vardır. Hatta iyilik olarak değerlendirilebilecek davranışları sadece yapmakla kalmamalı, başkalarının da yapmasına yardımcı olmalıyız. Çevremizdeki insanları iyilik yapmaya ve yardımlaşmaya teşvik etmeliyiz. Çünkü Allah Teâlâ, iyilik yapmak, kötülükten sakındırmak hususunda yardımlaşmamızı emretmiştir.

Ordulu Balıkçılar: "Çok bereketli bir sezon geçirdik" Ordulu Balıkçılar: "Çok bereketli bir sezon geçirdik"

Dinimizde farzlardan sonra en faziletli amel, müminleri özellikle yoksulları sevindirmektir. Yüce Peygamberimiz (a.s) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “Allah Teala’ya farzlardan sonra amellerin en sevimlisi Müslümanları sevindirmektir.” Müslümanın bir görevi de etrafındaki kederli ve gamlı kimseleri sevindirmeye çalışmak, düşkünlere, yoksullara, yetimlere yardımcı olmaktır. Rasul-i Ekrem (a.s) şöyle buyurur: “Kim fakire malıyla yardımda bulunur ve insanlara kendiliğinden adaletli davranırsa, işte o gerçek mümindir.” Hemen belirtelim ki, kullarını sevindireni Yüce Allah sevindirir. Bu hususu Es'ad Muhlis Paşa şöyle ifade eder: “Çalış gamgînleri şad etmeye şad olmak istersen, Sevindir kalb-i nâsı, gamdan âzâd olmak istersen.” Ebu Saîd el-Hudrî (ra) Rasulullah’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin yanında fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin.” Rasulullah (a.s), bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. Öyle ki, bizden hiç kimsenin (yol sırasında) herhangi bir fazlalıkta hakkı olmadığı düşüncesine vardık.” (Ebu Davud, Zekât 32)
Sevgili Peygamberimiz (a.s) yoksullara, yetimlere, kimsesizlere yardım edip onları sevindirmekten büyük bir haz duyardı. Kendisinden bir şey istenildiği zaman asla yok demezdi; varsa verirdi, yoksa ailesinden veya ashabından birine gönderir, onun ihtiyacını giderirdi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Müslüman müslümanın   (din) kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşman eline vermez (himaye eder). Her kim,  müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim,  bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde Kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.  Her kim de dünyada bir müslümanın (ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü onun (ayıbını) örter.” (Müslim, Birr, 58) “Kul, din kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.” (İbn Hanbel, 2/252) buyurmuştur.  Paylaşarak, yardımlaşarak geçici dünya malını ahiret yurduna taşıyabiliriz. Rabbimiz bizleri hayır hasenatını bol yaparak amel defterini açık tutanlardan eylesin.”

Editör: AYŞE ÖZDER