Arhavi'de yaptığı konuşma nedeniyle Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Merttürk’ün, 3 Eylül 2024 tarihinde Cankurtaran’da ağaç kesimini engellemeye çalışırken silahlı saldırıya uğrayan ve hayatını kaybeden Reşit Kibar’ın anısına düzenlenen 5 Eylül tarihli eylemde yaptığı konuşma nedeniyle suçlandığı öğrenildi.
Cankurtaran’da doğa talanına karşı direnirken yaşamını yitiren Reşit Kibar için Arhavi’de yapılan anma ve protesto eyleminde konuşan Merttürk, Kibar’ın mücadelesinin süreceğini vurgulamış, sorumluların yargılanması gerektiğini ifade etmişti. Konuşmasında, cinayetten günler önce Borçka’da bir restoranda Yapısoy Beton’un sahibi Yunus Merttürk ile bir arada görüntülenen AK Parti Artvin Milletvekili Faruk Çelik’in, süreçteki rolüne dikkat çekerek Merttürk, Çelik’in yargılanmamasını eleştirmişti.
Ancak, Merttürk’ün bu açıklamalarının ardından hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla soruşturma açıldığı ortaya çıktı. Merttürk ise ifadesinde, konuşmasının tehdit veya hakaret içermediğini, aksine bölge halkının sesi olduğunu belirtti. Soruşturmayı adaletsiz bir uygulama olarak nitelendiren Merttürk, Kibar’ın ölümünden sorumlu olanların yargılanmamasına dikkat çekerek, bu durumun kamu vicdanını zedeleyeceğini ifade etti.
Nebiye Merttürk, soruşturmayla ilgili yaptığı açıklamada, kendisine yönelik verilecek herhangi bir cezanın, doğa mücadelesi veren herkesin haklarına bir saldırı olacağını vurguladı.
Merttürk, 5 Eylül 2024 tarihinde Arhavi'deki eylemde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermişti:
“Acımızı, öfkemizi kuşanıp geldik. Günlerdir Cankurtaran’dan yaktığımız direniş ateşi Türkiye’nin dört bir yanında Reşit Kibar’ın adıyla yanmakta ve mücadele büyümektedir. Bizler şunu çok iyi biliyoruz o mücadelede bu yola baş koyan arkadaşımız da bunu çok iyi biliyordu. Bu memlekette gözünü para hırsı bürümüş bir iktidar, o iktidarın parayla beslediği çeteler bugün hem topraklarımıza hem de yaşamlarımıza göz dikmiş durumda.
Bizler Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında yaşamı, ormanları, dereleri, kurdun kuşun, börtünün böceğin hakkını savunanlar olarak, bizler bu ülkeye eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti getirecek olanlar olarak bizler karşımıza dikilen çetelere, bizler karşımıza dikilen gözünü para hırsı bürümüş faşizmden, baskıdan, şiddetten, bizi yoksullaştırmaktan başka hiçbir seçeneği kalmamış saray iktidarına karşı mücadele ediyoruz.
Türkiye’nin dört bir yanında her yerden ses veriyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz; bu ülkeyi müteahhitler ve onların başkanları yönetmek istiyor. Bu ülkeyi çeteler, uyuşturucu satıcıları, tetikçiler yönetmek istiyor. Bizler bu ülkenin onurlu insanları olarak buna asla ama asla müsaade etmeyeceğiz.
Elbette çok öfkeliyiz. Reşit Kibar’ın mücadelesi ve anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Reşit Kibar’ın mücadelesi mücadelemizdir. Yolumuza ışık tutacak elbette. Başta AKP iktidarı olmak üzere ortak olduğu MHP iktidarı olmak üzere, onların çetelerin üç kuruş parayla tuttukları tetikçileri Reşit Kibar’ı öldürdü. Biliyoruz ki katil tek başına Muhammet Ustabaş değil! Katil aylardır Cankurtaran’da mücadele edenlerin sesine kulaklarını tıkayanlardır. Katiller Artvin’in her bir karışını gezip, toplantılar yapıp halka kulaklarını tıkayan ama şirket yöneticileriyle pazarlıklar yapandır. Faruk Çelik kendini aklamak için açıklamalar yapıyor. ‘Bizim bir ilgimiz yok’ diyor. Soruyoruz kendisine: ‘Senin bir ilgin yoksa bu katliamdan 3 gün önce Borçka’da düzenlediğin toplantıda ne işin vardı?’, ‘Senin bir ilgin yoksa milletvekili olduğun AKP’nin bir ilgisi yoksa aylardır mücadele eden bu insanlara niye kulaklarınızı tıkadınız da çetelerle, para verip tetikçilik yapanlarla niye yan yana geldiniz?’
AKP’nin bütün yöneticilerinin, vekillerinin, bakanlarının uyuşturucu baronlarıyla, tetikçilerle fotoğraflarının olması tesadüf mü? Elbette ki değil. Onlar gözlerini karartmışlar, bizim topraklarımıza gözlerini dikmişler. Görsünler, bir Reşit ölür, bin Reşit gelir ve biz topraklarımızda yaşamımızı, hayatımızı, toprağımızı savunmaktan asla ama asla vazgeçmeyiz. Ucunda ölüm olsa dahi vazgeçmeyeceğiz.”