Hayatlarının büyük bir bölümünü ağır şartlarda çalışarak geçiren emekliler, bugün temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlandıklarını dile getiriyor. Maaşlarına yapılan zamların yetersiz olduğunu belirten vatandaşlar, özellikle pazardaki fiyat artışlarının kendilerini çaresiz bıraktığını söylüyor.
Şavşatlı 78 yaşındaki emekli dozer operatörü Mürsel Altun, geçim sıkıntılarını anlatırken, yaşamı boyunca verdiği emeğin karşılığını alamamanın kırgınlığı içinde konuştu. Altun, “Ben bu devlete 30 sene hizmet ettim. Dozer operatörüydüm. Aldığım maaş 22 bin lira. Benim hayatım gitti. 60 tonluk dozerle çalışıyordum, o dozer hurdaya çıktı, ben de hurdaya çıktım” diyerek yıllar süren emeğinin sonunda geldiği durumu gözler önüne serdi.
Altun, yaşadığı sağlık sorunlarını ve bu sorunların getirdiği maddi yükü şu sözlerle ifade etti:
“Bel fıtığı, idrar yolları, anjiyo... Hepsinden ameliyat oldum. Kulağım sağırlaştı, gözüm görmüyor. Rize’ye iğne yaptırmaya gidiyorum. Buradan araç kiralıyorum, 6 bin lira tutuyor. İğne 16 bin lira; 15 binini devlet karşılıyor, bin lirasını ben ödüyorum. Toplam 7 bin lira. Bu yaştan razı değilim. Beni idam etseler bile doğruyu konuşurum. Kimse ‘iyi geçiniyorum’ demesin, biz yanıyoruz.”
Emekli maaşıyla geçinmenin mümkün olmadığını söyleyen Altun, kırsal bölgelerde yaşamanın da artık bir avantaj olmadığını belirtiyor. Altun şu ifadeleri kullandı:
“Eskiden köyde yaşamak ucuzdu. Şimdi markette ne varsa köydeki bakkalda da aynı fiyat. Eskiden kendi sebzeni meyveni yetiştirirdin, şimdi onun da maliyeti var. Gübre, ilaç, su… Hepsi para. Emekli maaşıyla geçinmek artık mümkün değil” diyor.
Mürsel Altun gibi birçok emekli de her hafta kurulan halk pazarına dahi zor çıktığını belirtiyor. Şavşatlı Burhan Durmuş, pazardaki fiyatların el yaktığını söyleyerek, “17 bin lirayla kim geçinebiliyor? Şavşat’ta yazları nüfus yüzde 30 artıyor ama artık eskisi kadar katkı olmuyor. Pazara gittik, bir şey aldık çıktık. 100 liradan aşağı bir şey yok. Haftada 4 kez pazara gitmek mümkün mü?” diyerek günlük harcamaların bile nasıl lüks hâline geldiğini aktarıyor.
Durmuş, birçok emeklinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için çocuklarından destek almak zorunda kaldığını da söylüyor:
“Ev kirası vermeyen bir emekli bile zor geçiniyor. Kira veren ne yapsın? Çocuklarımızdan harçlık ister hâle geldik. Biz onlara destek olmamız gerekirken, onlar bize bakıyor. Böyle bir düzen olabilir mi?”
Emekliler, uzun yıllar verdikleri emeğin karşılığında onurlu bir yaşam sürmek istiyor. Ancak artan enflasyon, sağlık giderleri ve temel tüketim maddelerindeki pahalılık, bu isteği her geçen gün daha da imkânsız hâle getiriyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan ve sosyal desteklerden uzak kalan emekliler, seslerinin duyulmasını istiyor. Mürsel Altun’un sözleri, sadece bireysel bir feryat değil; aynı zamanda milyonlarca emeklinin içinde bulunduğu derin ekonomik çaresizliğin ifadesi gibi yankılanıyor:
“Benim için geç kalan çok şey var ama başka emekliler için bari geç kalınmasın. Onların da hurdalığa atılmadan önce yaşanacak bir hayatı olsun.”