Fizyoterapist Berkant Ketenci, diz sağlığını tehdit eden önemli problemlerden biri olan menisküs ve ön çapraz bağ (ACL) yaralanmaları hakkında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Bu tür yaralanmalarda fizik tedavi sürecinin iyileşme üzerindeki belirleyici etkisine dikkat çekti.
Fizyoterapist Berkant Ketenci, bu tür yaralanmaların doğru fizik tedavi süreciyle başarılı bir şekilde yönetilebileceğini ve bireylerin tekrar sağlıklı bir yaşam sürdürebileceklerini ifade etti.
Menisküs, diz eklemi içinde yer alan ve darbe ya da zorlanma sonucu zarar görebilen bir kıkırdak yapıdır. Ön çapraz bağ ise dizin stabilitesini sağlayan, en önemli bağ dokularından biridir. Her iki yapının da yaralanması; ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve denge kaybı gibi ciddi semptomlara neden olabilir.
Fizyoterapist Berkant Ketenci, bu yaralanmaların özellikle futbol, basketbol gibi ani hareketlerin ve yön değiştirmelerin yoğun olduğu sporlarda yaygın görüldüğünü belirtti. Ancak sadece profesyonel sporcuların değil, günlük yaşamda yürürken ya da merdiven çıkarken yanlış bir hareket sonucu herkesin bu tür sorunlarla karşılaşabileceğini söyledi.
Ketenci, menisküs ve ACL problemlerinde fizik tedavi sürecinin bireyin sağlık geçmişi, yaralanmanın derecesi ve genel yaşam tarzına göre kişiselleştirildiğini ifade etti. Sürecin ilk aşamasından sonuna kadar fizyoterapistlerin aktif bir rol üstlendiğini belirterek şunları söyledi:
“Fizik tedavi süreci yalnızca fiziksel uygulamaları değil, aynı zamanda hastanın psikolojik sürecini de kapsar. Bu nedenle hem bilimsel bilgi hem de empati ile yaklaşmak gerekir.”
Adım Adım Fizik Tedavi Süreci
Değerlendirme ve Tanı:
İlk olarak hastanın şikâyetleri dinlenir, tıbbi öyküsü alınır ve fiziksel muayene yapılır. Gerekli durumlarda MR ve röntgen gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır. Ağrı düzeyi, dizin hareket açıklığı, kas gücü ve stabilite detaylı biçimde değerlendirilir.
Ağrı Yönetimi ve İltihap Kontrolü:
Şişlik ve ağrıların giderilmesi için buz uygulamaları, elektroterapi ve dinlenme önerilir. Dizin elevasyonu ve kompresyon teknikleriyle inflamasyon azaltılır.
Hareket Kabiliyetinin Geliştirilmesi:
Ağrı kontrol altına alındıktan sonra pasif ve aktif egzersizlerle dizin hareket açıklığı artırılır. Esneme hareketleri, eklemin eski sağlığına kavuşması açısından büyük önem taşır.
Kas Güçlendirme ve Fonksiyonel Egzersizler:
Ketenci’ye göre özellikle kuadriseps ve hamstring kaslarının güçlendirilmesi, dizin tekrar yaralanmaması için kritik öneme sahip. Bu aşamada direnç egzersizleriyle birlikte, günlük yaşam aktivitelerini taklit eden fonksiyonel egzersizlere ağırlık verilir.
Denge ve Koordinasyon Eğitimi:
Dizin stabilitesini yeniden kazanması için denge tahtaları ve proprioseptif antrenmanlar uygulanır. Bu egzersizler, özellikle sporcuların sahaya dönüş sürecinde büyük avantaj sağlar.
Geri Dönüş ve Rehabilitasyon:
Fiziksel iyileşmenin ardından bireyler düşük etkili sporlarla aktiviteye başlatılır. Sonrasında ise kontrollü şekilde daha yoğun sporlara geçiş yapılır.
Berkant Ketenci, fiziksel iyileşmenin yanı sıra psikolojik faktörlerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Özellikle sporcularda performans kaygısı, tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir.
“Fizyoterapist olarak sadece bedeni değil, zihni de iyileştirmemiz gerekiyor. Hastalarla kurulan iletişim, motivasyonlarını artırarak sürecin başarısını belirliyor.”
Ketenci, fizyoterapistlerin görevlerini yalnızca uygulayıcı değil, aynı zamanda rehber olarak tanımlıyor. Bu süreçte fizyoterapistler:
Yaralanmanın türünü ve şiddetini değerlendirir,
Kişiye özel tedavi planı oluşturur,
Hasta ile etkili iletişim kurarak süreci şeffaf şekilde yürütür,
Gerekli durumlarda multidisipliner bir yaklaşım sergileyerek diğer sağlık profesyonelleriyle işbirliği içinde çalışır.7
Son olarak Fizyoterapist Berkant Ketenci, doğru uygulanan fizik tedaviyle menisküs ve ön çapraz bağ yaralanmalarının büyük ölçüde kontrol altına alınabileceğini belirtti. Bireylerin, uzman rehberliğiyle sadece fiziksel değil, ruhsal olarak da daha güçlü bir şekilde iyileşebileceğini söyledi.
“Tedavi sadece bir süreç değil, aynı zamanda bir dönüşüm. Bu dönüşümde fizyoterapistler yol göstericidir.”