DEKAP YK Sözcüsü, Ankara Kent Konseyi Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan Çernobil Felaketine dair yayınladığı yazılı açıklamada “yaşamın her alanına müdahale ederek geri dönüşümsüz zarar veren her proje, çalışma veya planlama bizim için ‘Çernobil’dir, Fukuşima’dır, depremdir, yıkımdır, felakettir” dedi.
Şan açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Biliyoruz ki; Doğal Yaşamı, Yaşam Alanlarını Katlederek, Yaşamsal Varlıkları Yok Edenler; Çenobil-Fukişima Gibi Nükleer Kazalardan, Deprem, Sel ve Heyelanlardan Ders Almadan Vahşi Saldırılarını Sürdürecekler…
Yine Uyarıyoruz ki: Doğa İntikam Almaz, Kendini Yeniler, Dengesini Düzenler! Afetleri, Felaketleri, Yıkımları Oluşturan, Kapitalizmin Doyumsuz Kazanma Hırsıdır!
Dünyaya dayatılan küresel salgın ve ardına eklemlenen insan etkili felaketler, nükleer kazalar kadar canlı yaşamı katlediyor, ölümlere neden olup tetikliyor.
Evreni Yok Eden İnsan!
Milyarlarca yıl geçmişi olan evrende, bir başka benzerini bulamadığımız Dünyamızı her geçen gün daha da yaşanmaz hale getiren vahşi kapitalizmin kar hırsı odağındaki bencil program ve projeleri, yaşamsal varlığın temeli olan doğal dengeyi bozarak, geleceği yok ediyor.
Unutulmasın ki, doğa intikam almaz! İnsanlık, kendine yaptığı kötülüğün/ihanetin cezasını çeker, sonuçlarını yaşar, kendine yediremediğinden ‘doğal afet/felaket’ der.
Doğa kin tutmaz, her ne olursa olsun kendini yenileyerek, dengesini yeniden kurarak yaşatmaya, yaşamı sürekli kılmaya, var etmeye çaba gösterir.
Çernobil’in Ölümcül Etkileri!
‘Çernobil Faciası’ olarak bilinen, Ukrayna’nın Çernobil kentindeki Nükleer Enerji Reaktörünün 26 Nisan 1986’da patlamasıyla oluşan büyük nükleer facia, bugün de etkisini sürdürüyor!
Adına ‘radyasyon’ denen ‘ölüm bulutları’, tüm canlılar ve gelecek nesilleri, doğal yaşamı tehdit ederek, ölümcül sonuçlar doğurdu; 250 bini aşkın kişi doğrudan veya dolaylı olarak öldü, milyonlarcası çeşitli hastalıklara yakalandı/yakalanıyor, genetik hastalıklara neden oldu!
Bilimsel Raporlara göre felaketin ölümcül etkileri, aradan geçen 37 yılda olduğu gibi önümüzdeki yüzyıllar boyunca devam edecek!
Son 30-35 yılda, Trakya ve Karadeniz’in hemen her evinde Çernobil etkileriyle kanser ölümleri yaşandı-yaşanıyor, hastalıklar çoğalıyor, çocuklar sakat doğuyor. İnsanlar, neredeyse grip olur gibi kansere yakalanıp, mücadele ediyor…
Bu facianın felaketi, hala insan genlerinde gezinirken, Çernobil unutulabilir mi?
Unutulmayanlar!
Ülkemiz insanlarını ‘enayi/aptal’ yerine koyan, yaşamı ve geleceği umursamadan, gerçekleri saklayarak, bilim ve hukuku baskılayan siyasiler, kamu yöneticileri ve bilim insanları da unutulmadı… Adları, söyledikleri, pozları, yalanları, sahte raporları aklımızda, arşivlerimizde çivi gibi çakılı hala!
Fukuşima da Ders Olmadı!
Bugün de aynı anlayış, aynı vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinlik; ‘iklim değişikliği’ ve ‘küresel ısınma’ senaryolarına karşın doğaya, doğal yaşam alanlarına, canlı yaşama pervasız saldırılarla devam ediyor!
Mart 2011’de Fukuşima’da yaşanan benzer nükleer facianın etkileri de buna eklemlenirken ve Dünyanın birçok ülkesi nükleerden vazgeçerken, ülkemize dayatılan nükleer tesisler bu saldırıların en net dışavurumudur. Sinop’tan Mersin’e, Trakya’ya kadar doğal yaşam alanlarına nükleer santralleri diretenler, halkı yalanlarla aldatmaya çalışıyor.
Erivan’da Nükleer Tehlike!
Kaldı ki, ülkemiz ve bölgemizin hemen yanı başındaki Çernobil’in bir benzeri olan, Erivan’daki Metsamor Nükleer Santralini de aynı tehlikeli sonuç beklemektedir!
Santraldeki sızıntılar, yıllardır patlamaya hazır pimi çekilmiş bir bomba gibi yanı başımızda beklemektedir.
HES ve Taşocakları da Farklı Değil!
Doğu Karadeniz başta olmak üzere, yurdun tüm bölgelerinde doğaya ve doğal yaşam alanlarına geri dönüşümü olmayan zararlar veren Hidroelektrik Santraller (HES), maden arama çalışmaları, taşocakları gibi çalışmaların durumu da bizim için Çernobil, Fukuşima ve Metsamor’dan farklı değildir!
HES’lerdeki ‘yüksek gerilimli’ enerji nakil hatları, şalt sahaları ve yüzlerce kilometreyi bulan, yaylalarımızı, tarım alanlarımızı, yaşam alanlarımızı ve hatta kentlerimizi sarmalayacak yüksek gerilim hatları da görmezden gelinmektedir!
Ki bu yüksek gerilimli hat ve tesislerin canlı yaşama karşı olumsuzları, Çernobil’in etkilerini aratmamaktadır!
Bu tehlike de göz ardı edilip, önlem yerine yaşamın vazgeçilmezi sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, ovalarımız, ormanlarımız, sahillerimiz, yaylalarımız, bütün bunların ayakta tutarak var ettiği yaşam alanlarımız hala, siyasi iktidarlar öncülüyle yerli ve uluslararası şirketlerin topyekun saldırılarına açılıyor, yağmalatılıyor.
Eğer, daha yaşanabilir bir Dünya, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın önüne geçilmek isteniyorsa bütün bu saldırılar, yapılan ve planlanan çalışmalar derhal durdurulmalı ve iptal edilmelidir!
Yeni Facialar Yaşanmasın!
Ve biz, bütün bu saldırılar karşısında, akla ve bilime dayalı yaşam hakkı doğrultusunda, doğal yaşam alanlarına verilen geri dönüşümsüz zararları önlemek için demokratik ve hukuksal mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz.
O gün ve bu zamana kadar Çernobil’in etkilerini halktan saklayan, Çernobil’de olduğu gibi dayatmacı zihniyetle bu katliam projelerini üzerimize salan siyasileri, kamu görevlilerini, bürokrat ve sözde bilim insanlarını bir kez daha kınıyor ve protesto ediyoruz.”
Ali Eray ÇELİK