Kar Nedeniyle Eğitime Ara ve İdari İzin Kar Nedeniyle Eğitime Ara ve İdari İzin

Artvin’de lise öğrencisi D.Y.’nin velisi Nesrin Ökçe, kendisi gibi Budizm inancını benimseyen çocuğunun okulunda zorunlu din dersinden muaf tutulması talebinde bulundu. Artvin Sosyal Bilimler Lisesi ile Artvin İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne iki farklı dilekçe sunan Ökçe, İl Milli Eğitim’den olumlu dönüş aldıklarını kaydederek kızının din dersinden muaf tutulacağını söyledi.

47 yaşında ki Nesrin Ökçe, iki çocuk annesi olarak inançlarına bağlı bir babanın kızı olarak yetiştiğini ve ilk din eğitimini ailesinden ve mahallesindeki cami imamından aldığını belirtti. İlkokulda din kültürü dersleri başladığında, özellikle kader meselesi üzerine düşündüğünü ve Kur'an-ı Kerim'deki bazı söylemlerin kendisini düşündürdüğünü söyledi. Ortaokulda İmam Hatip Lisesi'ne yazılmak istediğini ve bu süreçte birçok sorusuna cevap bulduğunu dile getirdi.

Ökçe, iyi bir insan olmanın insanın içinden başladığını ve başkalarıyla empati kurarak geliştiğini ifade etti. İnanç yolculuğunun devam ettiğini ve çocuklarını da önyargısız ve zarar vermeden doğru bildikleri yolda ilerlemeleri için teşvik ettiğini belirtti.

Ökçe, çocuğunun da kendisi gibi Budizm inancını benimsediğini bu nedenle din dersinden muaf tutulma talebinin sürecini şu sözlerle anlattı; “Bana göre her bir inanç, bireyden başlayarak toplumun iyiliği için düşünülmüştür. Ancak yeryüzünde insanı biricik varlık olarak konumlandırmak bizi bu amaca yaklaştırmaz. İnsanların varlığı, yeryüzündeki her bir varlığın iyiliği ile de ilişkilidir. Yani daha çok çabalamalıyız. Benim yaşadıklarım haliyle çocuklarımı da etkiliyor. Dünyanın her yanını, özellikle Orta Doğu'yu saran savaş haberlerinden, bunların sonuçlarından çocuklarımızı korumamız çok da mümkün olmuyor. Etrafımızı saran köktendinci terör oluşumları, onların manevi dünyalarını da epeyce sarstı. Belki de iyi oldu çünkü anlatılanları düşündüler, olanlarla karşılaştırdılar. Küçük çocuğum -Kendisi 9. sınıf öğrencisi- benimle birlikte ilerlemek istedi. Ben kendisine saygı duydum her kararında yanında olacağımı söyledim.

Başta “öğrenmenin hiçbir zararı yoktur” düşüncemde artık haklı olmadığımı düşünüyorum. Ortaokuldan itibaren “yatılı okul”a yönlendirilen çocuklarımız, ailelerinden, onların kontrolünden yavaşça çıkarılıyor. Bence sürekli aile kavramından bahsedenler için bu büyük bir çelişki. MEB uzunca bir süredir eğitimde bir dinselleşme çabası içinde. Bu da Bakanlık tarafından çocuklara ve ailelerine neredeyse tuzaklar kurulmasına neden oluyor. Seçmeli ders hakkı gasp ediliyor, velilere haber verilmeksizin sunni islamın öğretilerine dayanan kimi dersler “zorunlu seçmeli” ders olarak veriliyor. Üstelik kimi tarikat benzeri oluşumlarla protokoller yapılarak bu insanlar derslere sokuluyor. Bu durum bir anne olarak kaygılandırdı. Kızımında isteğiyle ait olmadığı bir inancın öğretilerini almak istemedi. İnanç özgürlüğü olan kızımı haklı buldum ve okula bir dilekçe ile başvurduk. Budist olduğumuzu, bu nedenle Din derslerinden muaf tutulmasını istedik. Doğal olarak bu hakkımızı teslim ettiler. Kendilerine teşekkür ediyorum. Bu dersler bir dinin bir mezhebinin öğretilerini aşabilseydi, bence hem gençlere, hem topluma daha faydalı olurdu. Artık yeryüzünde ne kadar çok ve ne kadar farklı insanlar, topluluklar olarak yaşadığımızı bildiğimiz gibi, birbirimize muhtaç olduğumuzu da anlama olanağına sahibiz. Savaşlar, İklim krizi bulunduğumuz “güvenli” yerlerin dakikalar içinde alt üst olabileceğini gösteriyor. Irkçı, ayrımcı yaklaşımlardan uzaklaşabilirsek hem kendimizi, hem gezegenimizi kurtarabiliriz.”

İnancın hassas bir mesele olduğunu kaydeden Ökçe, “Çocuğunuza, para vererek, istediğini alarak, okutarak görevimizi yapmış olmayız. Onun yanında olmamız dinlememiz de gerek. Yanlış olduğunu düşündüğünüz şey kimden gelirse gelsin sizin anne baba olarak onları koruma göreviniz devam ediyor. İnanç çok hassas bir mesele ve siyasi emellerle çocuğunuzun dünyasının parçalanmasına göz yummayın. “Herkese ne oluyorsa, bizimkine de o olur düşüncesi önce belki çocuğumuzu ama mutlaka sonra toplumumuzu kaybetmemize neden olur. Hepimiz her gün, pek çok haberle “eskiden böyle değildi, nasıl bu hale geldi?” diye soruyoruz ya, o muhtemelen bizim küçük görmemezden gelmelerimizle başladı. Yani çocuğumuza kimse istemediğimiz bir inancı dayatamaz. Haklarımız var ve bunları mutlaka kullanmalıyız” dedi.

Editör: Ümran Kara