Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapılan sempozyumda konuşan Özgen, Tarih profesörü Mehmet Genç’in hayat hikayesinin tarihçiler için örnek alınacak derslerle dolu olduğunu ifade etti.
Özgen, yaptığı konuşmasında, Mehmet Genç’in bilim dünyasındaki yolculuğuna bakıldığında sınırlı imkanlara rağmen azim ve kararlılıkla öğrenim gören her münevverin yetişme hikayesinde olduğu gibi onun da bir derdinin bir meselesinin olduğunu görüldüğünü dile getirdi.
Özgen konuşmasının devamında Mehmet Genç’i ayrıcalıklı kılan özelliğini söyle anlattı:
“Kendisini iktisat tarihçisi olmaya götüren hayat hikayesi, özellikle genç tarihçilere ve genç bilim insanlarına örnek olacak derslerle doludur. Mehmet Genç hocamız Mülkiye’yi bitirdiğinde yani Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdiğinde aklında bazı sorular bulunmakta. Biz kimiz? Medeniyetimizin köklerini nedir? Başka kültür ve medeniyetlerle aramızda ne gibi ilişkiler olmuş? Bu sorulara cevap bulmak için attığı her adım onu Osmanlı tarihine yaklaştırmıştır. Tarih, sosyoloji ve felsefe üzerine yaptığı okumalar Mehmet Genç hocamızı etkilemiştir. O da hem tarihçi hem sosyolog olan Max Weber gibi geçmişten günümüze kadar bir medeniyet analizi yapmak istemiştir. Bu noktada Mehmet hocamızı ayrıcalıklı kılan özelliği ise kendi tarihimize başkalarının veya başka milletlerin fikir dünyasından bakma alışkanlığımız kırarak kendi tarihimizin öz kaynaklarını kendi bakış açımızla yorumlamamıza öncülük eden disiplinler arası bir yaklaşıma sahip olmasıdır.”
“GENÇ TARİHÇİLERİMİZE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR”
Mehmet Genç’in 40 yıllık Osmanlı arşivi araştırmacılığı ona arşivcilerin piri unvanını kazandıracağını ifade eden Özgen, “Bu kadar detaycı ve azimli bir kişilik olarak hiç bitmeyen anlama ihtiyacını kendisi şöyle ifade etmektedir: ‘Nietzsche uçurumun içine bakarsan uçurum da senin içine bakar diyor. Ben Osmanlı ruhunun içine baktım, o da bana baktı ve neticede adeta kaynaştık. Aslında benim için ilk darbe Osmanlı ile karşılaşmak oldu. Bu karşılaşmayı anlama ihtiyacı hiç bitmedi.’ demektedir. Bu değerli bilim insanımızın kişiliği ve zarafeti üzerine de birkaç söz söylemek istiyorum. Bilgisi ölçüsünde tevazu sahibi olarak bilinen hocamızı tanıyanların ona dair söyleyecekleri bir özelliği de onun zarafetiyle ilgili olacaktır. ‘İnsan hakikati ararken tevazu öğreniyor’ diyen Mehmet Genç’in hakikat arayışındaki yolculuğunda geldiği noktayı ifadesi çok anlamlı. ‘Yapılması gereken bütün çalışmaları yapılmış olanlarla karşılaştırdığım zaman hac yolunda bir karıncadan daha iyi bir durumda olmadığımı düşünmekten kendimi alamıyorum.’ ifadeleri yaptığı onca devasa çalışmaya rağmen bilimde alınacak daha çok yolculuğun olduğunu ve bu konuda genç tarihçilerimize çok iş düştüğünü ifade etmek gerek” dedi.
Ayla ALKAN