Artvin halkı, Cerattepe'deki madencilik faaliyetlerine karşı kararlı mücadelesini 30 yıldır sürdürüyor. 3 Ekim Perşembe günü, Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş.’nin yeniden sunduğu ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu kapsamında Artvin Çoruh Üniversitesi Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Halkın Bilgilendirilmesi ve Sürece Katılımı Toplantısı' büyük tartışmalara sahne oldu.
Toplantının yapıldığı salona, Murgul ve Cerattepe'de çalışan işçilerin ve nakliyecilerin doldurulması nedeniyle Artvin halkı giremedi. Halkın dışarıda kalmasına rağmen Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde kültür merkezinin önünde toplantının yapıldığı esnada bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Derneğin Başkanı Nur Neşe Karahan’ın, Artvin halkının bu süreci kabul etmediğini vurgulayan konuşması, topluluğa umut aşılayan ve kararlılıklarını güçlendiren sözlerle yankı buldu.
Karahan, basın açıklamasında Anayasa Mahkemesi’nin madencilik faaliyetlerine karşı verdiği iptal kararının hemen ardından yeniden gündeme getirilen ÇED sürecini "hukuka, kurumlara ve halka karşı hakaret" olarak nitelendirdi. Karahan, “Artvin halkı olarak bu toprakları ve yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Cerattepe’de yapılacak madencilik faaliyetlerinin felakete yol açacağını 30 yıllık mücadelemizle biliyoruz ve buna asla izin vermeyeceğiz” dedi.
Toplantının yasal bir zemin üzerinde yapılmadığını belirten Karahan, salona işçi ve şirket yanlılarının doldurulmasını eleştirerek, "Bu sadece bir ÇED toplantısı değil, Artvin’de yaşayan halk ile Murgul’daki vatandaşlarımızı karşı karşıya getirme planıdır. Kin ve nefret tohumları ekerek Artvin’i ortadan kaldırma girişimidir" şeklinde konuştu.
Yeşil Artvin Derneği'nin ve halkın kararlı duruşu, Cerattepe’nin korunması için verilen mücadelenin bitmeyeceğini bir kez daha gözler önüne serdi. 40 bin kişilik küçük ama güçlü bir kent olan Artvin’in toprağını, havasını, suyunu ve geleceğini savunma mücadelesi her geçen gün daha da büyüyor.
Halk olarak dimdik ayakta duran Artvin, sadece doğayı değil, birlikte yaşam kültürünü de korumaya devam edecek.
Karahan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Artvin halkı 30 yıldır Cerattepe’de madencilik yapılmasın Artvin’de yaşam bitmesin diye mücadele ediyor. En üst hukuk organı Anayasa Mahkemesi dur dese bile durmayarak iptal kararının açıklanmasından bir ay gibi kısa bir süre sonra ÇED raporunun ortaya konması tam anlamıyla hukuka, kurumlara ve halka karşı bir hakarettir.
Üstelik alanı biraz daha büyüterek eski ÇED’in neredeyse aynısını ortaya bıraktılar. En başta söylendiği gibi en yukarıdan en aşağıya kadar tüm Artvin kentinde heyelanlar tetiklenmeye başlamıştır. Şimdiye dek kazanılan tüm hukuksal kararlarda madenciliğin yapılamayacağı kararına rağmen yeniden ÇED ile karşımıza çıkılmasını ve madenciliğin başlaması için ÇED toplantısının yapılmasını asla kabul etmiyoruz.
Biz hiç durmadan daha büyük bir kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz. Biz Artvin halkı olarak Cerattepe’de yapılacak bir madencilik faaliyetinin nasıl felaketlere yol açacağını, 30 yıldır devam eden mücadelemizle zaten biliyoruz. Ayrıca bir bilgilendirme ihtiyacı içerisinde değiliz.
Maden şirketinin, çalışanlarının ve işbirlikçilerinin bindirilmiş kıtaları ile doldurulan bir salonda yapılan toplantı yasal bir toplantı değildir ve kabul etmiyoruz. Kaldı ki bu sadece bir ÇED toplantısı değil, Artvin’de yaşayanlarla, Murgul da yaşayan vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmek, gerginlik çıkarmak ve halkın arasına kin ve nefret tohumları ekerek esas amaçlarına ulaşmaktır.
Sadece doğayı değil, doğayla beraber Artvin halkını yok etmek, toprakları talan edip nihayetinde bütün Artvin’i ortadan kaldırma davasıdır. 26 bin insanı, 12 bin üniversite öğrencisiyle toplamda neredeyse 40 bin kişinin yaşadığı bu güzel kenti ortadan kaldırıp. Madencilere peşkeş çekme davasıdır.
Murgul halkı şunu unutmasın, tepelerinde siyanür havuzları planlanmış ve çalışanların tümü bir gecede kapı dışarı edilmişken, Yeşil Artvin Derneği ve Artvin halkı olarak onların yanlarında durduk. Bizler çocuklarımıza, torunlarımıza. Artvin’i yaşam alanlarımızı savunan ve ona sahip çıkanlar olarak tarihe geçeceğiz. Sizler para için çocuklarınızın, torunlarınızın geleceğini satanlar olarak tarihe geçeceksiniz.”