Marmara Üniversitesi (MÜ) Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yıldızeli, "7 Mayıs Dünya Astım Günü" kapsamında hastalıkla ilgili dikkat edilmesi gerekenler, mevcut ve gelecekte uygulanması planlanan tedavi yöntemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Astımın oldukça sık görüldüğüne işaret eden Yıldızeli, bu hastalığın dünyada 300 milyona yakın kişiyi etkilendiğinin düşünüldüğünü söyledi.
Multifaktöriyel bir hastalık olan astımda temelde genetik yatkınlık söz konusu olsa da bugün sanayileşmiş toplumlardaki çevre ve hava kirliliğinin de astım için provokatör faktör olarak sayıldığını belirten Yıldızeli, özellikle sigara içmenin, annenin hamilelikte sigara kullanmasının veya çocukluk çağında sigaraya maruz kalmanın bu hastalığa yol açtığını anlattı.
"Haftalarca süren kuru öksürük belirtilerden biri"
Doç. Dr. Yıldızeli, astımın çocukluk çağında her iki cinsiyette görülebildiğini ancak erkek çocuklarda ergenlikle beraber geçme eğilimde olabildiğini ifade etti.
Erişkin popülasyonda ise daha çok 30'lu, 40'lı yaşlardaki kadınlarda astımın görüldüğünü belirten Yıldızeli, nadir de olsa 40'lı yaşlardan sonra tekrar eden öksürük, bir alerjenle provoke olma, geçmeyen geniz ve burun akıntısı, hapşırık gibi tipik hikayelerle gelen astım hastalarının da olabildiğini dile getirdi.
Yıldızeli, astımın tek bir test ya da bir radyoloji görüntüsüyle tanı konulan bir rahatsızlık olmadığının altını çizerek, hastalığın belirtileri ve tanı süreçleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
"Astımın tanısı hikayeyle konuluyor çünkü ataklarla gelen bir hastalık. Yani süreklilik arz etmeyebilir. Hastalar bize başvurduklarında semptom ortada yoksa bunu solunum fonksiyon testi, radyoloji, laboratuvarla ortaya koymak çok zor oluyor. Tekrarlayan epizotlar en önemlisi. Bunun haricinde özellikle ilkbahar, sonbahar döneminde hastalarda burun ve geniz akıntısı, hapşırık, nefes darlığı -bazen hastalar kendilerinden kedi hırıltısı, mırlama şeklinde solunum sesi geldiğini söylüyorlar- toz, polen, sigara dumanı olan ortamlarda kuru öksürüğün devam etmesi, öksürüğün balgamlı değil de kuru şekilde olması ve haftalarca sürmesi, göğüste baskı hissi... Bunlar astımın en baştaki semptomları. Daha şiddetli olgularda, gün içi faaliyetlerde nefes darlığına bağlı daralma ya da gece uykudan uyandıran nefes darlığı ve öksürük krizleri de kendini gösterebiliyor."
Alerjen etkenlerden uzak durulmadığında kontrol altına alınamıyor
Doç. Dr. Yıldızeli, hayat boyu kişiyle beraber gelen astımın bazen ciddileşebildiğini bazen aynı seyirde gittiğini bazen de zamanla düzelebildiğini söyledi.
Bu nedenle tanı koydukları kişide öncelikle ciddiyet skorlaması yaparak hastalığının hangi basamakta olduğuna baktıklarını aktaran Yıldızeli, buna göre halk arasında "fıs fıs" olarak bilinen "inhaler" tedavi düzenlediklerini anlattı.
Yıldızeli, tanı konulan her hastaya öncelikli olarak duman, toz ve kokudan uzak temiz bir çevre önerdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bazı hastalarımıza özel alerji testleri yapıyoruz. Belli bir alerjen çıkıyor; mesela küflere, mantarlara, nemli ortama, yünlü halılara, polen içeren çiçeklere, bitkilere. Yünlü yastık, yorgan ve halıların ortadan kaldırılması, klimanın bakım ve filtre temizliğinin mutlaka yapılmasını öneriyoruz. Alerjenden uzak durulmadığı takdirde astımı kontrol altına almak ilaçlarla veya herhangi bir tedaviyle mümkün değil. Hasta kiloluysa -kilo da astımı tetikler- kilo vermesini, hafif düzeyde spor, yürüyüş yapmasını öneriyoruz. Aşıları mutlaka yapıyoruz çünkü bu tarz hastalar özellikle kış, bahar aylarında, viral enfeksiyonların fazla olduğu dönemlerde araya giren bakteriyel ve viral enfeksiyonlarla beraber alevlenebiliyorlar."
Aşırı soğuk ve sıcak havalar astım krizinin tetikçisi
Doç. Dr. Şehnaz Olgun Yıldızeli, aşırı soğuk ve sıcak havaların astım krizini tetikleyebildiğine işaret ederek, bu hastaların özellikle eksi 10 derecenin altındaki havalarda kesinlikle dışarı çıkmasının yasak olduğunu, saunaya giremediklerini, aşırı sıcak suyla banyo yapamadıklarını dile getirdi.
Hastalara astımı tetikleyecek durumlara karşı önerilerde bulunan Yıldızeli, şunları kaydetti:
"Soğuk havalarda dışarı çıkması gereken bir hastaysa atkıyla burun ve ağız bölgesini kapatmasını öneriyoruz. Çok kuru havalarda hastalarımız provoke oluyor. Evde kalorifer veya sobaların üzerine nemlendirici koymalarını, odayı nemlendirmelerini öneriyoruz. Tozlu, polenli ortamlara gireceklerse maske takabilirler. Bazen yanlarına kurtarıcı ilaç ekleyebiliyoruz. Sadece bahar aylarında özellikle toz-polen hassasiyeti varsa onun için de ilaçlarımız, medikal tedavilerimiz var. Mesleki astımı olanlara mutlaka maske, koruyucu ekipman, tozu ve dumanı engelleyici materyalleri öneriyoruz."
Aşırı hijyenik ortamlarda büyümek de astım riskini artırıyor
Yıldızeli, dünyada astım vakalarında artış görülüp görülmediğine ilişkin yaptığı değerlendirmede, endüstriyel toplumlarda astım vakalarının arttığına dikkati çekti.
"Temiz hijyen teorisi"nden bahseden Yıldızeli, "ABD gibi gelişmiş ülkelerde çocukların, gençlerin aşırı hijyenik ortamlarda büyütülmeleri veya çok sanayileşmiş ülkelerde dumanlara ya da çevresel faktörlere maruziyet astım riskini artırıyor. Genel olarak solunum yolu hastalıklarının tanısında bir artış var." bilgisini verdi.
Atak esnasında solunum sıkıntısı şiddetliyse acile başvurulmalı
Yıldızeli, astım atağı esnasında şiddetli solunum sıkıntısı yaşanıyorsa mutlaka bir hastanenin acil servisine başvurulması gerektiğini çünkü bazı atakların hayatı tehdit eden düzeylere ulaşabildiğini söyledi.
Astımdan ölüm oranlarının yüksek olmadığını aktaran Yıldızeli, şu an ellerindeki medikal tedavilerin krizleri kontrol altına almakta başarılı olduğunu ifade etti. Doç. Dr. Yıldızeli, çok dirençli vakalar da görülebildiğine dikkati çekerek, "Atağın nasıl geçeceğini bilmemiz çok mümkün olmuyor. O yüzden sıkıntı fazlaysa doktor tarafından değerlendirilmesini mutlaka öneriyoruz çünkü sebep bir enfeksiyonsa tedavi edilmesi lazım. Sadece hava yolu hastalığıysa onun tedavisi farklı olabiliyor." diye konuştu.
Polikliniğe başvuranların yüzde 30-35'inde astım mevcut
Doç. Dr. Şehnaz Olgun Yıldızeli, göğüs hastalıkları polikliniğine başvuran hastaların yüzde 30-35'inde astım tanısının mevcut olduğuna da değindi.
Hastalıkla ilgili umut vadeden, yeni tedavi yöntemleri ve çalışmaları olup olmadığına yönelik Yıldızeli, şu bilgileri paylaştı:
"Astım bu konuda hava yolu hastalıkları içerisinde en şanslı grup diyebiliriz. Çünkü günümüzdeki medikal tedavilerin çoğu astım hastalarının şikayetlerini düzeltmeye yönelik. 'Biyolojik ajanlar' dediğimiz çok güzel ajanlar çıktı. Bunlar, inflamasyon denilen, hastalığı ortaya çıkaran patogenezi tek noktadan baskılayabiliyorlar. Dolayısıyla özellikle dirençli astım vakaları için çok güzel yeni tedaviler var."
Yıldızeli, halihazırda 3-4 astım tedavisi olduğunu, bazı ilaçlar üzerindeki çalışmaların da sürdüğünü anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"10 yıl önceki dirençli astım olgularıyla şimdiki dirençli astım olgularının tedavi opsiyonuna ulaşabilme açısından ciddi farkları olduğunu görüyoruz. Özellikle alerjik inflamasyonla tetiklenen süreçte hücresel blokaj yapıyorlar. Böylece alerjenlere daha duyarsızlaştırma mümkün olabiliyor. Daha spesifik alerjenler varsa onlara karşı halk arasında astım aşısı denilen aşı var. Her astım hastası için uygun değil ama birtakım hastalar da en azından belli periyotları rahat geçirebilme şansına sahipler. Şu an için tedaviler astım hastalarının lehine işliyor. Hala ilaçlar çıkmaya devam ediyor, mevcut ilaçların başarıları güzel. Hala çalışmaları devam eden ilaçlar var. Muhtemelen önümüzdeki 5-6 yılda 'dirençli', 'tedavi edilmesi zor' dediğimiz astımlar daha fazla iyileşme şansına sahip olacak."
AA