Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan, AK Parti hükümetinin uyguladığı ekonomi politikasını eleştirerek, “Yirmi yıldır AK Parti iktidarında, katı bir şekilde yürütülen borca dayalı para sisteminin, faizci kapitalist sömürü ve israf ekonomisinin ürettiği derin krizden kurtuluşun tek yolu, adil üretim ekonomisine geçmektir.” dedi.
Soydan, faizin bütün ekonomk krizlerin kaynağı olduğuna değinerek, “Faiz bütün ekonomik ve ahlaki krizlerin anasıdır. Bu geçek görülmeden, faize karşı net bir tavır konulmadan adalet ve refah sağlanamaz. Faize karşı tavır koyabilmek zor ve bedeli ağır sonuçlar doğursa da, bunu yapmadan, güçlü bir Türkiye inşa etmek muhaldir. Faiz ve üretimsizlik enflasyonu tetikler. Enflasyon ise, ekonomik ve sosyal hayatta tedavisi mümkün olmayan yaralar açar. Sabit gelirlilerin gelirleri azalır, gelir dağılımı altüst olur. Milli gelirin dağılımı, zengin sınıfın lehine değişir. İşçi, memur, esnaf enflasyon dolayısıyla fakirleşir; zengin daha zengin; fakir de daha fakir hale gelir. Orta sınıf ezilir ve yok olur. Sermaye, kârın çok olduğu yerlerden vurgunculuğun bol olduğu sahalara kayar. Sanayi yatırımları değil, arsa ve gayrimenkuller değer kazanır. Arsa ve taşınmaz mallar, aşırı derecede değerlenir. Enflasyonda haklı bir sebep olmaksızın refah ve varlık, bir sosyal tabakadan diğerine geçer. Enflasyonist dönemlerde milli karakter temellerinden sarsılır. Manevi ve ahlaki değerler küçümsenir. Kumar belası yaygın hale gelir. Uyuşturucu tüketimi artar. Gıda güvenliği bozulur ve genel sağlık durumu sarsılır. Yolsuzluklar çoğalır, rüşvet artar. Üretim ve hizmet kalitesi düşer. İşte gelinen noktanın özeti budur. Kâğıt paranın icadı, hükümetler için para basımını kolaylaştırdı. Mali bakımdan sıkıntıya düşen iktidarlar, Merkez Bankası vasıtası ile para basıp piyasaya sürmekte, karşılıksız basılan bu paralar böylece enflasyonlara sebep olmaktadır. Enflasyon, sıkıntıya giren iktidarın bir nevi vergi toplama aracı gibidir. Kâğıt para basmak, vergi toplamaktan daha kolay olduğu için, bu yola başvuruluyor. Piyasada para fazla, mal az olunca, fiyatlar artıyor ve pahalılık oluyor. Anlaşılması zor bir inat yüzünden yanlışta ısrar edildiği için, fasit bir dairenin içinden bir türlü çıkılamıyor. Faizden vazgeçilmiyor, para basamaya devam ediliyor. Yeni vergiler icat ediliyor, yeniden değerleme kılıfıyla vergi yükü artıyor. Gelirler sabit, giderler artınca geçim sıkıntısı başlıyor. Açıklar, yüksek faizli yeni borçlanmalarla kapatılmaya çalışılıyor. Yangına su ile değil, körükle gidiliyor, bunun için yangın büyüyerek devam ediyor” diye konuştu.
Çözümün ‘adil üretim ekonomisi’nin olduğuna vurgu yapan Soydan, bu üretim çeşidinden bahsederek, “ Bu yangından kurtuluşun yolu adil üretim ekonomisine geçmektir. Ülkemizde bu imkân ve potansiyel vardır. İmkân Milli Görüştür, potansiyel milletimizin geleceğe olan umudu ve kararlığıdır. 2023 seçimleri, Milli Görüş'ün etkin olacağı bir iktidar değişimi ile Türkiye rahat bir nefes alacaktır. Hak sözün tesir gücüne inanıyor, adaletin, saadet ve refahın yeniden hâkim olacağı günleri iple çekiyoruz.Adil Düzen ekonomisinde faiz, israf, haksız kazanç ve vergi olmayacağı için enflasyon diye bir şey olmaz. Adil Düzen'de devlet, hakkı olan vergi ne kadar ise, ancak o kadar vergi alabilir. Devlet vergiyi hakikaten veya hükmen artan mallardan alır. Adil Düzende faiz ve ihtikâr yasaktır. Kapitalist düzenlerde faiz, masrafa yazıldığı için üretim maliyetini yükselttiği gibi, faizli ticari krediler de fiyat artışlarına sebep olur. Faiz, karşılıksız bir kazanç olduğu için, zulümdür. İhtikâr ise, fiyatların yükselmesini gözetleyerek halkın muhtaç olduğu malı satmayıp saklamaktır. Bu da faiz kadar, zulümdür. Adil Düzen'de kâr, sermaye riskine karşılık verilmiş olan helal bir kazançtır. Bu sebeple, sermaye kadar kar elde etmeye izin vermiştir. Bunu da Adil Düzen esaslarına göre oluşan piyasa belirler. Bundan fazlası haksız kazanç olur. Adil Düzen'in esas kabul ettiği ticaret ahlakı buna müsaade etmez. Adil Düzen'de haksız rekabet, müşteri kızıştırmak da suç sayılır. Adil Düzen üretimi teşvik ederken, tüketimde iktisadı emredip, israfı men eder. Adil Düzen'de; haksız vergi ve artışları, halkın hukukuna zulümdür, haksız yerlerden vergi almak ve düşürmek ise, bütçenin hukukuna zulümdür. Ülkemizde uygulanan faizci kapitalist düzende hiç vergi vermemesi gereken fakir, zengine göre kat kat daha fazla vergi ödemektedir. Adil bir ülkede; belli bir hak olmadıkça, devletin hiçbir kimsenin elinden bir şey almaya hakkı olmaz. Afetler, zelzele, umumi yangın, vatan savunması gibi zaruretler ortaya çıkıp devlet hazinesi bu yükü kaldırmaya güç yetiremezse, o zaman devlet, meşru verginin dışında, ihtiyacı kadar mali yardım yapmak üzere zenginlere mükellefiyet yükleyebilir. Adil devlette tüketimden, alım satımdan, ücretlerden vergi alınmaz.bu konuyu başka bir zaman değerlendirelim.” şeklinde konuştu.