Dağıstanlı’nın yazısında şu ifadeler yer aldı:
“Bu yazıyı CHP’nin Artvin milletvekili adayı Oğuz Kurdoğlu olsun ve Meclis’e girsin diye yazıyorum, ama aynı zamanda CHP’de kalıcılaşmış ölümcül bir hataya, yozlaştırıcı bir işleyişe dikkat çekmek de istiyorum.
Doğa koruma mücadelesine şurasından burasından katılan hemen herkes Oğuz Kurdoğlu’nu tanır. Oğuz Kurdoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi’nde doçent. Özellikle Doğu Karadeniz’de madeninden HES’ine, deresine, ormanına, denizine, seline, heyelanına kadar her alanda çalışmış, bilgi sunmuş, destek vermiş, mücadeleyi bilimle donatmıştır. Oğuz Kurdoğlu gibi birinin, bir ‘doğa sözcüsü‘nün Meclis’te bulunması, hele müstakbel iktidar partisinde kendine mutlaka yer bulması, doğanın seslerini oralarda duyurması gerekir.
20 yıllık AKP iktidarı doğada da muazzam bir tahribat yarattı, bir rehabilitasyona ihtiyacı var bu coğrafyanın. Böyle ağır bir yük, görev, sorumluluk altındaki müstakbel iktidar partisinin Oğuz Kurdoğlu gibi ömrünü doğanın bilimine vermiş birine ihtiyacı var.
Oğuz Kurdoğlu’nu doğa için mücadele edenler tanır, ama CHP yönetiminin, genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tanıdığından pek emin değilim. Bu, CHP’nin eksiği ve ayıbıdır, CHP’nin çevre sorunlarına yeterince önem vermediğinin, dikkat kesilmediğinin göstergesidir.
Milletvekili adaylarının belirlenip ilan edilmesine şunun şurasında üç gün kaldı. Aday belirleme süreci, bir bakıma, dar bir zamana sıkıştı. Hoş sıkışmasa ne olacaktı, ne değişecekti ki? Hiçbirşey. CHP bir sosyal demokrat partiden, parti içi demokrasinin yerleşik olduğu bir örgütten beklendiği gibi üyelerinin katıldığı önseçimle belirlemiyor ki adaylarını – ne milletvekillikleri için, ne belediye başkanlıkları için. Bu yüzden zaman geniş de olsa dar da olsa parti içinde su başlarını tutmuş üç beş kişi ve sonunda da genel başkan belirliyor kimin aday olacağını. Neye göre belirledikleri de belli değil, yani nesnel kriterlere dayanmıyor seçimleri.
Mekanizma bu olunca son karar verici olan genel başkanın aday adayını tanıması, hatta iyi tanıması çok önemli hale geliyor. E kimin aday olacağı konusunda son kararı verecek olan CHP genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı adayı, kendi seçimi için çabalamak, koşturmak zorunda, şu anda da bunu yapıyor zaten.
İşte bu koşuşturma içinde Kılıçdaroğlu Trabzon’dayken eline Oğuz Kurdoğlu’nun CV’si tutuşturuluyor, tutuşturan, Artvin Cerattepe’deki madene karşı mücadelenin önderlerinden Neşe Karahan. Fakat o CV’yi okuyacak mı acaba Kılıçdaroğlu, buna vakti olacak mı, isteği olacak mı, Oğuz Kurdoğlu üstüne birkaç dakika da olsa düşünecek mi, Artvin’de kimi aday göstermek konusunda ciddiyetle duracak mı, yoksa ‘Artvin’de bir milletvekili zaten çantada keklik, kim olursa olsun, eskisi devam etsin’ genişliğiyle boş mu verecek? Bilemiyoruz.
Artvin’de başka aday adayları da var tabii, ama Oğuz Kurdoğlu gibi öbürlerinin işini imkansıza yakın zorlaştıran, mevcut CHP Artvin milletvekili Uğur Bayraktutan. Bayraktutan, 2011’den bu yana milletvekili, dört dönem seçilmiş, şimdi beşincisi için koşuyor. 2014’ten beri de CHP Yüksek Disiplin Kurulu başkanı. Haydi oynat yerinden oynatabilirsen.
Peki yerinden oynatmak gerekiyor mu?
Evet, gerekiyor – bence. Artvin’in iki ilçesindeki (Arhavi, Hopa) yerel seçimlerle ilgili durumu biraz biliyorum, siz de bilin, Kılıçdaroğlu da bilsin. Hopa’da CHP’nin 11 belediye başkanı aday adayı arasından atanan Taner Ekmekçi önceki AKP’li belediyenin denizi doldurma projesini sahiplenip yapmaya girişti, Volkan Bilgin’in yürüttüğü hukuk mücadelesiyle püskürtüldü. Kopmuş’taki halk plajının gasp edilmesine gık demedi. Köpeklere zulmetmede Tayyip Erdoğan’ın gözüne girecek kadar cevvaldi, Alev Aktürk’ün çabalarıyla biraz yola geldi.
Ekmekçi’nin seçilmesi Uğur Bayraktutan’ın eseriydi. CHP ilçe yönetiminin ve başka kalburüstü CHP’lilerin Taner Ekmekçi’yle ilgili sızlanmaları üzerine Bayraktutan da karşı sızlanmaya geçmişti bir seferinde: “Siz istediniz, yaptık, şimdi de sızlanıyorsunuz!”
Dediği doğruydu. Ama burada gürültüye gitmemesi gereken bir gerçek daha var: Hopa’da CHP ilçe yönetimini ve delegeleri de bir sosyal demokrat partiye asla yakışmayacak yöntemlerle Uğur Bayraktutan belirlemişti, onun ‘adamları‘ydı işbaşına gelenler.
Arhavi ilçe yönetimi de Uğur Bayraktutan’ın sultasında. Bu yönetimin belirlediği şimdiki belediye başkanı Vasfi Kurdoğlu (Oğuz’un yakın akrabası) ANAP’tan da Arhavi belediye başkanı seçilmişti. Gönüllülerce kurulan köpek barınağını sel yıkınca (o yanlış yeri belediye belirlemişti) yenisini yapma becerisini gösteremediği için köpekler işkencehane sayılacak bir ortamda aylarca tutuldu, hala da öyle tutuluyorlar. O da köpekler konusunda Tayyibinin izinden ayrılmıyor. Arhavi’nin vadilerindeki, derelerindeki eko-kırım projelerine, uygulamalarına da asla ses çıkarmıyor Vasfi Kurdoğlu.
Hopa’nın Taner Ekmekçi’si gibi Arhavi’nin Vasfi Kurdoğlu’su da iş yapmaktan ziyade süs yapmakla, açılışlarda, törenlerde boy göstermekle yetiniyor asıl olarak.
Artvin’in yedi ilçesinin beşini CHP almıştı 2019 belediye seçimlerinde. Bu beş ilçeden sadece Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan bir sonraki seçimi kazanacak, öteki dört ilçede şu anki CHP’li belediye başkanlarının seçim kazanma şansı yok. İşte bu tablo Uğur Bayraktutan’ın eseri.
Uğur Bayraktutan’ı ben Cerattepe direnişi dolayısıyla 2016’da tanımıştım; direnenlere askerin ‘müdahalesi için ortam yaratıldığını‘ görünce kurduğu şu cümleyle:
“Burası ne Cizre, ne de Şırnak, burası bir cumhuriyet kenti Artvin.”
Düpedüz ırkçılık, düpedüz ayrımcılık, düpedüz aşağılama olan bu sözün sahibi Bayraktutan o zaman şu tweet’i de atmıştı:
“Artvin ayakta!!! Cerattepe’ye müdahale ettirmeyeceğiz. Artvin’i sermayeye vermeyeceğiz. Direneceğiz. Cerattepe’yi size yedirmeyeceğiz…”
Hukuk tanımaz, şeytana pabucunu ters giydirmekle meşhur AKP iktidarının gücüyle başedememiş olmaları mazur görülebilirdi belki, ama Bayraktutan ve CHP’si Cerattepe’yi ‘yedirmemek‘ için hiçbir şey yapmadı, Artvinliler 25 yıl mücadele etti ve yalnızlık içinde yenildi.
Bayraktutan, CHP Yüksek Disiplin Kurulu başkanı olarak partinin üst kademelerinde güçlü bir konumda. Parti üyelerinin değil de partinin üst kademelerini tutmuş üç beş kişinin güçlü olduğu bir siyasi yapıda en tepedeki adamın (imame) altında dizili tesbih taneleri gibi dağılıyor güç, daha doğrusu dağılmıyor hiç, her boncuk kendinden sonrakine iletiyor gücü ve tesbihin (tanelerin dizildiği ipin) dışına da çıkamıyor güç. Kendi kendini çeken bir tesbih! Her bir tane de kendi alanlarında aynı şekilde kullanıyor, işletiyor gücü. Dolayısıyla tesbihe dahil olmak öyle kolay değil, tesbihin dışında varlık kazanabilmek de.
İşte böyle bir mekanizma içinde, iki milletvekili çıkaracak Artvin’de Uğur Bayraktutan’ı ikinci sıraya itip birinci sıradan aday olmak çok zor. Bu yüzden Oğuz Kurdoğlu’nun değerini bilenler, Meclis’te bulunması gerektiğini düşünenler CHP üst yönetimine söz götürebilecek kişilere, orada etkili olan isimlere, asıl olarak da Kılıçdaroğlu’na ulaşmaya çalışıyor. Bütün aday adayları için benzer çabalar gösteriliyordur. Curcunayı düşünebiliyor musunuz? Nice değerli insanı öğütmüş, dışında tutmuş bu mekanizmayı değiştirerek parti içi demokrasiyi kurup işletmek de Kılıçdaroğlu’nun öncelikleri arasında olmalı. Demokratik olmayan bir yapı ‘Demokrasiyi getireceğiz‘ iddiasını nasıl gerçekleştirsin ki?
Manzara aşağı yukarı şöyle: Oğuz Kurdoğlu Artvin’de sadece CHP seçmeninden değil, sağcısıyla solcusuyla her seçmenden oy alabilecek biri, CHP’nin oyunu artırabilecek biri. Uğur Bayraktutan ise iyi bildiğim Hopa ve Arhavi’de bazı CHP seçmenlerini bile küstürmüş, CHP’nin oyunu azaltabilecek biri. Uğur Bayraktutan’a bütün Artvin’de güçlü bir tepki var, sırf o aday olacak diye CHP’ye oy vermeyecekler var. Çabuk ama dürüst bir sondajla saptayabilirdi durumu CHP, ama bunu bile yapmadı.
CHP işte bu atama yöntemini, bu tesbih yapısını kullanımda tuttuğu için seçmen de onu yüzde 25’te tutup duruyor.
Kılıçdaroğlu dahil herkes toplumda bir değişim dinamiği olduğunu söylüyor. Yolsuzluk, yozluk getiren tek-adam yönetiminden kurtulmak istiyor toplumun geniş bir kesimi.
CHP bu değişim dinamiğini kendini değiştirmek, demokratik kılmak, tek-adam mekanizmasından çıkarmak için de fırsat bilmeli. Oğuz Kurdoğlu gibi değerler, köhnemiş bir işleyişin çarkları içinde çarçur olmamalı. Sosyal demokrat bir partide en etkili ve tek seçilme yöntemi liderin gözüne ilişebilme çabası olmamalı.”