Borçka Belediyesi önündeki Atatürk anıtına çelenk konulması ve saygı duruşuyla başlayan törene Borçka Belediye Başkanı Vekili Hamit Atalay, Borçka Kaymakamı Betül Büyükkılıç ve Garnizon Komutanı Piyade Yüzbaşı Halil Hilmi Taktak katıldı.
Günün anlam ve önemine dair konuşma yapan Piyade Asteğmen Yalçın Türk, şu ifadelere yer verdi; “Asil Türk milleti, kahraman Türk ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı, 102 yıl önce bugün, kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle, yeniden dirilerek, topyekün bir varoluş mücadelesi sonucunda eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır. Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir eser olan bu zaferin her safhası, tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir. 1900'lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda birinci dünya savaşı çıkmış, müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu mondros mütarekesi imzalanmış, imzalanmıştır. Anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz anadolu toprakları o dönemin büyük devletleri ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen sevr antlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri, girdikleri her yerde adeta tarihi kinlerini kusarcasına kadınımıza, yaşlımıza ve çocuklarımıza dünyada eşine az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak ya iştiklal, ya ölüm parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi, son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya meydan muharebesi de hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır.
Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev, düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal komutanlığı altında, Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmıştır. Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos'a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etti. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vuruldu. Ardından icra edilen takip harekatıyla da 09 Eylül de düşman İzmir'de denize döküldü. Dünya tarihçileri büyük taarruz için şu ifadeyi kullanmışlardır. "türkler, mohaç meydan muharebesi'nden yüzyıllar sonra yine parlak bir imha muharebesi kazandılar." bu muharebelerde Türk ordusu çok kısa bir sürede, kendisinden üstün düşman kuvvetinin büyük bölümünü imha ve esir etmiştir. Askeri açıdan bir diğer önemli husus da günün şartlarında bir ordunun, 10 günde 500 km'lik mesafeyi yaya olarak ve savaşarak. 30 Ağustos'un gerçek anlamını ve önemini büyük zafer'in ikinci yıl dönümünde dumlupınar'ın çal tepesinde yapılan törende başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği söylevde görürüz; "...hiç şüphe etmemelidir ki, yeni türk devletinin, genç türk cumhuriyeti'nin temeli burada taçlandırıldı. bu sahada akan türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır." "harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. meydan muharebesi, milletlerin bütün varlığı ile ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudretleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır." İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden milletçe topyekün bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu, bu meydandan da ulu önderinin liderliğinde, alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin günümüze kadar yansıyan çok önemli siyasi ve askeri sonuçları olmuştur ve bu sonuçların günümüze de yansımakta olduğu gözlenmektedir. Bu zaferle, Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe, türkün istiklalinin elinden alınamayacağı, türklerin yalnız ąskeriyle değil topyekün olarak savaştıkları bir daha ispatlanmıştır. Milli egemenlik, milli şuur ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de Türk silahlı kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir. Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle ulusça başta ulu önder Atatürk olmak üzere, dava arkadaşları ve aziz şehitlerimiz ile ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
Günün anlam ve önemini vurgulayan çeşitli konuşmalar yapıldıktan sonra protokol üyeleri programın devamı için garnizon şehitliğine geçti.